Chapter Fifteen

793 99 15
                                    

Multimedya: Seunghwan ve Winner - Baby Baby

Bugün okula gelmek, yaptığım en büyük hatalardan biriydi. Dakikada binlerce kez burnumu çekiyor, uyumamak için kendimi zor tutuyordum ve bütün bunlar yetmiyormuş gibi bir de Yerim'i endişelendiriyordum.

"Ateşine bakayım." diye mırıldandı Yerim; edebiyat öğretmenimiz kafasını kitabına gömmüş, 19. yüzyılda yazılmış olan bir şiiri okurken.

Arkadaşımın elini hızlıca savuşturup güçlü bir şekilde öksürdüm. "Gerek yok, iyiyim ben." dedim kolumu başıma destek olacak şekilde yerleştirerek.

Tenefüs zili çalar çalmaz ayaklanan sınıf arkadaşlarımın aksine, başımı sıraya koydum hızlıca. Kollarımı da başımı etrafına sarıp tamamen karanlık bir ortam oluşturmaya çalıştım.

"Bayan Park'ı aramamı ister misin?" dedi Yerim, onu duyabilmem için iyice sokularak.

"Onun işi başından aşkın, benimle ilgilenemez."

"Ama çok kötüsün! Baksana haline, ölecek gibisin resmen!" diye çığırdı Yerim.

Beynimin her noktasına ulaşan ses dalgaları matkap etkisi yaratıyordu.

"Biraz sessiz olamaz mısın?" dedim yüzümü buruşturarak. "Yalnızca uykum olduğunu ve biraz üşüttüğümü söylüyorum. Önemli bir şey değil."

"Ama dün hiçbir şeyin yoktu." diye mırıldandı. Okul ceketimin üzerine geçirdiğim kalın hırkamın altında bile titriyordum. Yoongi ne haldeydi acaba?

"Sana sonra anlatacağım." diye fısıldadım Park Jimin yüzünde aptal bir ifade ile sınıfın kapısında göründüğünde. Yerim'e, yani bize, doğru geliyordu. "Şimdi biraz uyumama izin ver."

○○○

"Bu kadar seçici olduğun için çabucak hasta oluyorsun." Kaşlarını çatarak hırkamın kapüşonunu başıma geçirdi Yerim.

"O iğrenç yemeği kimse yiyemedi!" dedim yüzümü buruşturarak. "Hoseok, Taehyung ve senden başka elbette."

Üzerime ve saçlarıma parfüm sıkarak yürümek zor olduğundan, koridorun kenarında durdum. O pis kokunun midemi altüst etmesi yetmiyormuş gibi bir de üzerime sinmişti. Yerim omuz silkip yürümeye devam ettiğinde parfüm şişesini çantama sokuşturup fermuarı kapattım ve hızlı adımlarla ona yetiştim. Beni bu hasta halimle peşinden koşturmaktan çekinmiyor olmalıydı.

"Bana hala anlatacak şeylerin var, hatırlatayım." dedi Yerim iğneleyici ifadesiyle. Günlerdir doğru düzgün konuşamadığımız için bana içten içe kızgındı, biliyordum.

Boynumu bükerek Yerim'in ardından yürüdüm. Kendimi sorgu odasına götürülen bir suçlu gibi hissediyordum çünkü resim atölyesi okulun en ıssız koridorunda yer alıyordu.

Sürgülü kapıyı ittirip kapattıktan sonra sırt çantamı küçük masaya bıraktım. Etraf kereste ve boya kokuyordu. Resimle pek ilgilenmesem dahi bu koku her zaman zihnimde bir sürü yeni fikir oluşturur, beni heveslendirirdi. Neyse ki bugün burada sorgulanacak kişi olarak bulunuyordum.

"Jimin'den birkaç şey duydum." Okul üniformasına boya bulaşmaması için üzerine geçirdiği beyaz önlüğün -gerçi üzerine sürülen boyalar yüzünden büyük bir renk cümbüşüydü artık- düğmelerini iliklerken yan bir bakış atmayı ihmal etmedi.

Yüz ifademi sabit tutmaya çalışarak ilgiliymiş gibi davrandım. Pekâlâ, utanıyordum. Hatta yanaklarımın kıpkırmızı kesilmesi işten bile değildi.

pale heartsHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin