13.Bölüm

11.1K 710 113
                                    

Merhaba arkadaşlar,

Yine bir Pazartesi günü karşınızdayım ama bu sefer farklı bir hikaye ile. Artık her Pazartesi bölüm gelecek. Ama arada sürpriz bölümlerde olacak. Mesela bir bölüm daha yazmaya başladım ve biterse Perşembe günü gelecek. Bu bölüm ve diğer bölüm geçmişi anlatıyor. Umarım beğenirsiniz.

Önemli!

Ayrıca bilgi vermek istediğim başka bir duyurum var. Biliyorsunuz arada yazıyordum bu hikayeyi ve daha iyi adapte olabilmek için baştan okudum bölümleri. Sadece benim fark edeceğim bir kaç noktada açıklıklar fark ettim. Çünkü kurgu ile ilgili bu. Hikaye final yaptığında düzelteceğim. Not düşmek istedim. Çünkü çok özen gösteririm ve bu durum şaşırttı beni bu yüzden yazmak istedim.

Bu bölümü Nihalleylazeren'e ithaf ediyorum. Yorumların için çok teşekkür ederim. Seviliyorsun.❤

Ve bugün AsliKacaroglu güzel okurlarımdan Aslı'nın doğum günü. Nice mutlu yıllara tatlım iyi ki tanımışım seni. Doğum günün kutlu olsun. Çok seviliyorsun ❤

Nevra Karataş Hikayeleri - Facebook

Keyifli okumalar dilerim...

***





Nişan günü...(Zeynep kaçtıktan sonra)

Tuğra, Agah Bey ile konuştuğu o tatsız konudan sonra bahçeye çıktı ve temiz havayı içine soludu. Bugün sevdiği kızla nişanlanıyordu ve yakında evlenecekti. Her şeyin üstesinden gelirdi. Zeynep için her şeyi yapardı. Onu hiç bir şeye zorlamazdı. Bunu istemiyordu. Bunları düşünürken yanına telaşla gelen adamına baktı.

"Tuğra Bey az önce Zeynep Hanım elinde çantasıyla telaşlı bir şekilde bahçenin arka kapısına doğru gidiyordu. Peşine adamları yolladım," derken, Tuğra bir an duraksadı anlamaya çalışır gibi. Sonra hızla adımladı hatta koşmaya başladı. Neler oluyordu?

Arabaya koşarken "Ne vardı üzerinde?" diye sordu. Saçmaydı. Çünkü yine kaçtığını anlamıştı. Üzerinde nişan elbisesinin olmadığını da biliyordu. Ama neden? Zeynep'in kendisini sevdiğinden emindi. Aşık olduğunu her an hissediyordu. Sadece Zeynep'in kendisinin bile fark etmediği bir tedirginlik, korku hatta güvensizlik vardı. Gördüğü tek şey bunlardı. Peki neden kaçmıştı? Bu sefer ne olmuştu?

"Efendim günlük normal kıyafetlerdi," dediğinde Tuğra çoktan arabasına binmişti. Adamlarının kısa bir süre sonra arayıp otogarda olduğunu söylemesi ile oraya doğru ilerledi. Otogara vardığında arabadan inmeden önce silahını aldı. Nefret ediyordu bu ölüm makinasından ama Zeynep'in kaçtığını bilse de düşmanları ile ilgili bir durum olur diye her ihtimali düşünüyordu. ... Aslında kendini kandırıyordu.

Arabadan inip giden otobüslere baktı. Siniri kanında dolaşıyordu sanki. Korku tüm içini sardı. Neden kaçıyordu? Bilmiyordu ve çok korkuyordu. Bu seferkinin farklı olduğunu her bir zerresinde hissediyordu. Canı yanıyordu. Hızla kapalı alana doğru koştu. Nereye bakacağını bilmiyor, tüm soğukkanlı halini kaybediyor ve panikliyordu. Hemen telefonu eline alıp adamlarını aradı.

Bir yandan da kendine hakim olmadı ve "Zeynep!" diye bağırdı ve bağırınca içinde sanki bir şeyler serbest kalmış gibi sinirleri daha da yükselip devam etti. "Lanet olsun! Bu sefer yemin ederim öldüreceğim seni Zeynep! Artık acımayacağım sana. Hele bir bulayım seni bunların hepsini ödeteceğim," diye adeta kükrüyordu. Bu sözleri nasıl söylediğinin farkında değildi ama çok fazla sinirli olduğunu biliyordu.

Otogarda çılgınca koşturan Tuğra bir yandan da bağıra çağıra telefonla konuşuyor adamlarına Zeynep'i bulup bulamadıklarını soruyordu. Aldığı her olumsuz cevap onu daha çok sinirlendiriyordu. Neredeydi bu Allahın cezası? Niye her seferinde aynı şeyi yapıyordu? Telefonla karşısındakilere emirler yağdırırken aynı zaman da gözleri ile etrafı kolaçan ediyordu. İşte tam bu sırada kuş kadar hafif bir şey iri bedenine çarptı. Başını eğip baktığında yerde poposu üstüne oturmuş ve çantasından dökülen eşyaları toparlamaya çalışan bir kız gördü.

İÇİMDEKİ AŞIK Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin