Güçsüz

10K 306 14
                                    

Hani vardır ya hiç olmadık insanlara güvenirsiniz ya da güvenmeniz gerektiğinizi düşünürsünüz. İşte Cenk tam olarak öyle biriydi. En baştaki lavbali tavırları haricinde gerçekten gözleri onun iyi biri olduğunu anlatıyordu. Alaz merdivenlerden aşağı inene kadar ikimiz de Alaz'ın arkasından bakmıştık.

Cenk yavaşça yanima gelip oturdu. Ben kafamı eğmis bacaklarıma bakıyordum.

"Azra?" dedi Cenk çekingen bir tavırla.

"Ece." dedim kısık bir sesle. Kafamı kaldırdım ve yüzüne baktım Cenk anlamamış gözlerle bana bakıyordu. "Alaz, Azra dedi. Evet farkındayım. Ama Ece...Siz Ece deyin lütfen." dedim mesafeli ve çekingen halimle. Sonra onun bir şey demesini beklemeden cevabını çok merak ettiğim soruyu sordum.

"Neyden bahsediyorsunuz? Hangi adamı ne için oya-" konuşmaya devam edecekken Cenk sözümü kesti ve konuşmaya başladı.

"Bak Ece. Bir adam var adı Eren Dorkun. Belki adını duymussundur. Adamın büyük bir çetesi var. O çetede her türlü insan var. Adamın tek zayıf noktası kadınlar. Nerede güzel bir kadın var adam orada. Bizim bu adamdan istediğimiz şey seni ilgilendirmez. Adam 24 yasında babasıyla beraber iki tane holding işletiyorlar. Birinin adı Dorkun  Holding bu aile holdingleri. Diğeri ise Santra Holding. Bu holding Eren'in kendi üstüne olan holdingi. Bak eminim su an sana anlattığım tüm bunlar garip ve anlamsız geliyor ama emin ol ki Berkan için çok anlamlı. Ve eğer Berkanın işleri yolunda gitmesse sana neler yapar az çok tahmin edebilirsin.

Su an burda olan herkes senin bizimle olduğunu biliyor ama sakın merak etme burdakiler bizim en güvenilir adamlarımız. Zaten hepsi su an deli gibi içtiği için hiç bir şeyin farkında olmazlar. İçeriye her daim müşterimiz olan insanlar girebilir. Seni yarın onun barının önüne götüreceğim ve içeri sokacağım. Barın ismi Gece Bar. Gerisi sende Eren'i kendine aşık etmek için üç günün var. Aşık etmezsen bile ne yap ne et uç gün sonra o adamın evine girebil. Anlaştık mı?"

Cenk'in anlattığı her şey korkudan dolayı kafamdan uçup giderken ne diyeceğimi şaşırmıştım. Aklımda çok fazla soru vardı fakat hiç biri beynimde düzgün bir cümle olup ağzımdan çıkamıyordu. O adamın adını duymuştum. Adamın annesi üvey babamın laboratuvarında tedavi görmüştu bir kaç yıl önce. Ama hastalığı o kadar ilerlemişti ki kimse bir şey yapamamıştı ve sanırım ölmüştü. Üvey babam eve gelip Dorkun ailesinin hanımı öldü demisti ve kadına bakan doktorun öldürüldüğünü söylemişti.

Ben eskileri düşünüp daha da fazla korkarken Cenk'in elini omzumda hissetmemle ona doğru döndüm.

"Anlastik mı?" diye tekrarladı sanırım onu fazla bekletmistim. Kafamı tamam anlamında sallarken gozlerim doldu fakat güçlü görunmen gerektiği için anında oturduğum yerden kalktım.

"Hadi gidelim." dedim ve locanın kapısını açıp çıktım. Merdivenlere hızla yürürken Cenk hızlı adımlarla yanima geldi ve elini belime koydu beraber aşağı inerken ikimizde tek kelime etmiyorduk.

Çıkış kapısının önüne geldiğimizde "Yarın 11 de hazır ol. Seni alış verise götürecek Koray ve Simge" dedi ve Alaz içeri girince başıyla selam verip
tekrar bara çıktı.

Alaz hızlı adımlarla mekandan çıktı ve bende koşar gibi arkasından gittim. Arabanın önüne geldiğimizde aynı centilmenlikle kapımı açtı ve ön taraftan geçip şoför koltuğuna oturdu.
"Anladın mı? Yoksa bana zahmet çıkaracak mısın?" dedi yüzündeki soğuk ifadedeki tek mimik bile oynamadı ve anahtarı çevirip arabayı çalıştırdı.

"Anladım" dedim kısık bir sesle. Çok şey sormak istiyordum misal o adamdan ne istediklerini çok merak ediyordum. Bunu neden bana yaptırdıklarını ve Alaz'ın beni neden kaçırdığını... Çok şeyi merak ediyordum fakat bunları sorsam bile cevap vermeyeceğini bildiğim için ağzımı açıpta birini bile soramıyordum.

Yolun yarısı bitene kadar yol boyunca ikimizde sessizliği dinlemiştik. Çok sıkılmıştım fakat onunla konuşmak istemediğim için konuşamıyordum. Alaz sesli bir nefes verip "Güçlü ve yenilmez durmaya çalışıyorsun ama öyle olmadığıni ikimizde biliyoruz Azra. Sen çok duygusal ve güçsüz bir kızsın ve emin ol ki bu dünyada senin gibiler yaşayamaz."

Söylediği kelimeler tek tek kalbime işlerken "güçsüz" kelimesine yaptığı vurgu kulağımda tekrarlayip duruyordu.

"Kafandaki soruları tahmin edebiliyorum. Hiç birine cevap vermeyeceğimi biliyorsun bu yüzden sormuyorsun. Ama şansını denemedin belki de ben cevap vericektim. Sen pes ediyorsun ve inan bana dışın güçlü gibi dursada sen..." derken sözünü kestim.

"Bu kadarı fazla tamam mı? Eğer beni kırmak ya da gerçekleri yüzüme vurmak istiyorsan söyleyim evet bunu yaptın. Gece boyunca düşüneceğim bir şeyi aklıma soktun. Tamam anladım güçsüzüm. Ama sana göre." dedim ve son noktayı koyarak onu dinlemek istemediğimi belirtmek için kafamı çevirip cama yasladım.

Ve sessizlik... Kendimi en rahat hissettiğim durum. Sessizlik... Sadece nefes alışlarımızın duyulduğu sessizlik... Belkide insanlar hep bu yüzden kaybediyordu. Sessizlik ten rahatsız oldukları için. Ama kimse bilmiyordu ki sessizliğin düşünmek için en iyi durum olduğunu.

İnsanlar sadece yalnızken düzgün düşünülür derler ama yalnızken düşundugun tek şey yalnız olmak istemediğindir. Ya da hep yalnız kalmak istediğin. Peki ya sessizlik? Sessizken her şeyi dusunebilirsin hayatında yaptığın her şeyi. Ve korkmazsin çünkü yanında biri vardır ya da çok kişi vardır ve aklına yalnızlık gelmez sadece su an ne yapman gerektiğiniz gelir.

Araba ani bir şekilde fren yapıp durduğunda eve geldiğimizi gordum. Alaz koltuktan kalktı ve kapıyı hızlıca çarptı. Ben şaşkın bir şekilde arabadan indim ve kapıyı kapatıp gine hızlı yürüyen Alaz'ın arkasından koşarak son anda içeri girdim.

Alaz' la polemiğe girmek istemediğim için hızla merdivenlere doğru yürüdüm

"Nereye?" dedi Alaz sorunun cevabını bilmezmiş gibi.

"Odama" dedim hızlıca ve arkamdan söylediği homurtuları duymadan yukarı çıktım. Odama girip kapimi kapattim ve bugün daha fazla olay istemediğim için üstumdekileri hızlıca çıkarıp çekmecelerin en altında olan yazın ortaları olduğu için mor askılı, dizde biten pijama takımını üstüme geçirip kendimi yatağa attım.


Bir Sadistin ElindeTahanan ng mga kuwento. Tumuklas ngayon