12. BÖLÜM "Huysuz ve Tatlı Kadın" (1. Kısım)

59K 4.5K 358
                                    

Bölüm beklediğimden uzun oluyor ve o yüzden ikiye ayırdım, çünkü yoğunluğum hala aynı şekilde devam ediyor. :( Yazmayı ve sizleri özlemişim! Umarım iyisinizdir. :)

İyi okumalar!

Hafta başladığında Narin işe gelmemişti.

Onur o gün için numune işlerini halletmemi bildirmişti bana, belgeleri, raporları Narin gelince halledecekti. Ama bu kadar. Ayrıntıya girmemiş neden işe gelmediğini bana söyleme gereği duymamıştı her nedense!

Hasta mıydı? Kötü bir şey mi olmuştu? En sonunda dayanamadım, aradım ama cevap vermedi bu soru işaretlerimle beraber endişemi de epey arttırmaya yetmişti. Yemek yaparken çok nadir durumlarda dikkatim dağılırken, şimdi aklımı hiçbir şekilde işime veremiyordum. Otomatik yaptığım hareketlerin farkında bile değildim ve lezzetlerini düşünemiyordum bile. Hangi ara sebzeleri doğradım, hangi ara tencereye döktüm, bilmiyordum.

İşe gelmeme nedenini bilecek biri varsa, o da Onur'du. Bulduğum ilk aralıkta soluğu onun yanında aldım. Yine işine dalmış, belgelerine gömülmüştü. Bu adamın ayak işlerine bakacak bir yardımcı bulması gerektiği kesindi ama kimsenin –en azından akıl sağlığı yerinde olanların- onun sağ kolu olmaya dayanabileceğini sanmıyordum.

İçeri girdiğimde kapıyı çalmayı tamamen unuttuğumu fark etsem de başını bana kaldırıp şaşkın şaşkın baktığında artık çok geçti.

"Ne oldu, arkandan biri mi kovalıyor?"

"Kusura bakma, unutmuşum..."dedim elim istem dışı burnuma dokunurken.

"Bu telaşının sebebi ne peki, neden geldin?" dedi arkasına yaslanırken.

İşin aslı biz Onur'la yakın arkadaştık. İkimizin de lokantada yeni olduğumuz zamanlarda tanışmıştık ve zor zamanlarımızı beraber atlatmıştık. Bana o anda resmi bir ifadeyle yaklaşıyordu, çünkü iş yerinde hep böyleydi. En baştan beri... Belki de bu yüzden insanlara tuhaf gelmişti, yeni tanışan biri bunu yadırgayabilirdi. İş dışında gayet iyi bir arkadaş ama iş yerinde de fazlasıyla ciddi bir patron. Kesin bir çizgiyle ayırıyordu sınırını.

"Ben..." Bir an durakladım, nasıl ifade etsem bilmiyordum. "Narin işe gelmedi ve normalde hiç yapmadığı için..." Hadi, bırak gitsin. "Neden gelmediğini merak ettim."

Bir kaşını kaldırdı ve gülümsedi. Bu ifadesi hiç hoşuma gitmemişti.

"Ben de ne zaman geleceksin diye merak ediyordum..." dedi gözlerini kısarak. "Neden kendisine sormuyorsun?" derken kollarını birleştirdi. Bana alaycı gözlerle baktığını görebiliyordum.

"Aradım..." dedim ses tonum azalırken. "Cevap vermiyor."

"Hı-hı."

Başını yukarı aşağı sallarken masaya yaslandı ve gülümsedi. Kendimi açıklama yapak zorunda hissetmeme neden olmuştu tavrı.

"Sonuçta iş arkadaşıyım. Merak etmem normal."

"Tabi, tabi. Çok normal. Ama o kadar iş arkadaşı arasından sormaya gelen sadece sensin. Diğerlerini de temsil ediyorsun sanırım."

Yutkundum.

"Neden gelmediğini söyleyecek misin?"

Gülümseyişi genişledi. Hadi ama patron haline geç, şu an arkadaş versiyonun kesinlikle istediğim halin değil.

"Gidip kendin sorabilirsin. Zaten her akşam evine bırakıyorsun, adresini de biliyorsun."

"Neden söylemiyorsun ki?"

ORTA ŞEKERLİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin