YİĞİT MUVAHHİDLERİN ÖYKÜSÜ 8

527 25 1
                                    


Çiseleyen yağmur toprakla birleşince insanı mest eden bir koku kaplamıştı şehri. Her tabakadan insa- nın kendisiyle rahatladığı toprak kokusu.. Öze dönüş.. Fıtratı hissetme.. İnsanın ham maddesi ıslak topraktı.. Bu hoşnutluğun sırrı da bu olsa gerekti. Adımları ağırlaşmıştı. Önce selam verdi sessizlik yurduna. Cevabını alamayıp da insanın darılmadığı tek mekan. Etrafına bakındı, her zamanki gibi yalnızdı, yalnızlar mekanında. Ne zaman, ziyaret zamanıydı ne de hava ziyaret için uygundu. Onu buraya getiren sebep başkaydı ya. Sıkıldığında buraya gelir, sessizliğe teslim olurdu. Uzak gibi duran ölümü hatırlar yapabilecek her şeyi yapmalı derdi, içini boşaltıp dertleşmeden de çıkmazdı.

"Es-selamu aleykum, ey bu diyarın ehli, bizde Allah'ın dilemesi ile sizlere katılacağız, siz ve kendimiz için Allah'tan afiyet dileriz." Kabir duasını okuyup, mezarın yanında duran taşa oturdu. Uzun bir süre öylece bekledi. Sessizlik, toprak kokusu, karanlık... Başını kaldırdı, gözleri yaşarmıştı.

"Seni özlüyorum baba" diyebildi. Seninle karşılıklı konuşup, senden nasihat dinlemeyi çok isterdim. Sıkıntılarımı sana anlatıp beni teselli etmeni... Sen bizleri çok severmişsin, hatırlamıyorum. Annem öyle derdi. Benim oğlum mücahit olacak dermişsin. Ama asıl sen mücahittin, ve yaşadığına layık can verdin. Sıra bizde, sancağı biz devraldık, sizleri hiç utandırmadık ama hakkını verebildik mi bilmiyorum.

Annem diyor ki hep dermişsin "Ebubekir'in olduğu her yerde Abdullah b. Ubey b. Seluller de hep olacaktır. Allah (a.c) Ebubekirleri aziz, İbni Selulleri zelil kılacaktır."

Öyle de oluyor babam. İbni Seluller çoğaldı, ihanet ve nifak en büyük imtihan olsa gerek. Kafirden gelen kolay da, içerden olan zor babam. Alışmak, unutmak zor oluyor.

Son olaylar beni çok daralttı. Duadan başka çaremiz yok. Kafir her yerden saldırıyor. Mahrem, kutsal ve de insanlık adına hiçbir değer tanımıyor. Analar ağlıyor, kadınlar yol gözlüyor, çocuklar, ah çocuklar hiç büyümüyorlar. Cisimleri büyüse de benim gibiler. Yürekleri çocuk. Saçlarını okşayacak bir baba eline bin kurban olurlar. Ve yiğitler. Kimi arşın gölgesinde temas eder dünyaya, kimi diriler kabrinde...

Umutlar direnişe, harekete hayat olan umutlar... Şah damarı keser gibi kesiyor ihanet umutlarımızı. Yarınlar... Şeriata, adalete gebe yarınlar... Aydınlık yarınları karartıyor ihanet.

Bilmiyorum babam, bu dertle yatıp bu dertle kalkmaya başladım. Anlatıldığında kelimelerde kötüydü, iğrençti. Ama yaşayınca iliklerimize işledi kederi.

Aslında daha uzun oturup içini dökmek istiyordu. Belki de sustuğu andı orada aradığı. O susunca babası konuşuyor gibi hissettiğindendir uzun kalmak istemesi. Dert anlatacak her yerde bulunurdu, baba nasihati ise bulunacak birşey değildi.

Saatine baktı, zaman yaklaşmıştı, artık kalkmalıydı. İsteksiz ve ağır hareketlerle doğruldu yerinden. Islandığını, hem de fena ıslandığını fark etti. Gözünde biriken yaşları sildi eliyle. Çıkışa yöneldi. Yollar boştu. Caddeyi aydınlatan lambalar yağmur tanelerini resmediyordu. Her biri müstakil, ama aynı koronun sesi gibiydi.

YİĞİT MUVAHHİDLERİN ÖYKÜSÜHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin