YİĞİT MUVAHHİDLERİN ÖYKÜSÜ -5

559 42 2
                                    

- Hayırdır anne, sen dışarı mı çıktın?

- Evet, yemek için birkaç eksik vardı onları aldım.

- Bana söyleseydin ya, ben giderdim.

- Bölmek istemedim sohbetinizi. Dur bakayım şöyle!

Sen ağladın mı ne?

- Yok bir şey, abdest alacağız, müsait mi lavabo?

- Müsait, müsait de, sen niye ağladın, ne oldu oğlum, söylesene.

- Yok bir şey anne. Sadece duygulandım biraz, merak etme, çok iyiyim. Sonra anlatırım. Şimdi abdest alıp namaz kılacağım. Arkadaşım bekliyor.

Ayla Hanım merak etse de, misafirden dolayı fazla ısrar edemedi. Onun içinde hayli hareketli bir gün olmuştu. Hakan gibi yıllardır tek düze yaşayan çocuk, üç ayrı şok yaşatmıştı ona. Sevinse mi, üzülse mi o da şaşırmıştı. Önce mutlu ve güler bir yüzle eve gelmiş, sonra ağlamış, şimdi de namaz kılacağım diyordu.

Allah'ım sen aklıma mukayyet ol. Bu çocuğu da muhafaza et diyebildi. Hazırlık yapıyor git gide de meraklanıyordu.

İkisi de namaz için hazırdı, Mus'ab imam olmak için öne geçmişti, "Allah-u Ekber" sesiyle Hakan tekrardan ağlamaya başlamıştı. Ne yapsa da ağlamasına engel olamıyordu. Ayla Hanım hıçkırıklarını işitmiş, dayanamayıp kapıdan bakma ihtiyacı hissetmişti. Ne yapacağını bilemiyordu. Bir ara Ahmet Beyi aramayı düşünse de, gereksiz olduğunu düşünmüştü.

Göz pınarları, taşmış bir barajı andırıyordu. Her bir damla yarışırcasına ardarda süzülüyordu yanaklarından. Her geçen saniye onda biriken cahiliyeyi de süpürüyordu. Mus'ab'ın her "Allah-u Ekber" deyişi onda bir putu yıkıyor, bir korkusunu izale ediyordu. Halka halka zinciri kıran bir esir gibiydi. Son halka onu özgürlüğüne kavuşturacaktı adeta. Her secde yıllardır arasına mesafe koyduğu Rabbiyle onu yakınlaştırıyordu.

Bu namaz hiç bitmese, bu secdeden hiç başımı kaldırmasam diye düşünmeye başlamıştı. Nihayet namazın sonuna ulaşmışlardı. Mus'ab namaz boyunca arkadaşı için dua etmişti. Allah (a.c)'den ona hidayet vermesini ve onu sabit kılmasını istiyordu. Kendiyse her davetçi gibi İslam'a bir insan daha kazandırmanın mutluluğunu yaşıyordu. Bir insanın da'vaya icabeti tarifsiz bir mutluluktu. Secdelerde yapılan duaların kabulü, dünyalara değişilmeyecek bir rızıktı. Güneşin altında gün boyu çalışıp, aldığı ücretle sevinen işçinin mutluluğu gibiydi. Arkadaşına dua ettiği gibi, Rabbine onu bu işe vesile kıldığı için de hamd ediyordu.

Namaz bitmiş, sessizce yerlerine geçmişlerdi. Ayla Hanım'ın kapıya vurmasıyla, Hakan yemeğin hazır olabileceğini hatırlattı. Dışarı çıkıp döndüğünde, yemeğin hazır olduğunu söyledi. Beraberce sofraya geçtiler, yemek yerken Hakan saatine baktı, Mus'ab'ın çıkmasına az kalmıştı.

- Bazı sorularım olacak müsaadenle yemeğini bölüyorum ama fazla vakit de kalmadı.

- Buyur, sorabilirsin elbet.

- Ben ne yapacağım şimdi! Daha doğrusu ne yapmam gerekiyor?

- İnşallah mütemadiyen görüşeceğiz, daha çok konuşacağız.

- Tabi tabi her gün görüşelim. Sen yeter ki müsait ol, ben her zaman müsait olurum.

- İnşallah kardeşim, ben iki gün müsait değilim, ama sonraki gün, tam gün müsaitim, sen kaçta istersen buluşuruz.

- Tamam, çok iyi olur. Ben bu yıl hiç izin yapmadım. İşlerde yoğunluk yok, iki hafta izin alacağım, dinlenmek için. Sen de bu iki hafta bana vakit ayırabilirsen çok iyi olur.

- İnşallah olur.

- Çok güzel. Görüşüne dek okuyabileceğim bir şeyler tavsiye edersen çok iyi olur.

- Hım, evet... Şöyle yapalım istersen. Ben sana dinleyeceğin bir şeyler bırakayım, sen bu iki günde bunları güzelce dinle. Görüştüğümüzde detaylı konuşuruz. Sana uygun mu?

- Sen uygun dersen olur! İçerik tam olarak nedir?

- Sohbet, ders... Senin ihtiyacın olan konuların ders olarak kayıt hali.

- Tamam, dinlerim.

- Bilgisayarın varsa, bellekten uygun olanları yükleyeyim.

- Var, getiriyorum hemen.

- Yemeğini yeseydin, bellek burada, bir yere kaçmıyor ya!

- Olsun, dersler kaçmıyor da ben bunca yıl çok şey kaçırdım, hemen geliyorum...

                                    

                                                                                                                                Devam Edecek...


YİĞİT MUVAHHİDLERİN ÖYKÜSÜWhere stories live. Discover now