11. BÖLÜM: "TEŞEKKÜR EDERİM"

2.7K 143 256
                                    


Bölüm Şarkısı:
Within Temptation: Frozen

~Şu an üzüldüğün şeylere en fazla bir sene sonra gülerek bakacaksın diyorlar. Oysa benim içimde hala 3-4 sene önceki olayların acısı var...~

Çağrıdan...

Hayat, ne tuhaftır değil mi? Bir günü bir diğer gününü tutmuyor. Tamam, belki bazen giden gün geleni aratıyor ama şu an gelen gideni hiç de aratmıyor.

Daha bir ay öncesine kadar kendi hâlimizde geçen bu zaman zarfımız, o kızlardan sonra 180 derece değişti. Kendimizi bir anda kargaşa ve münâkaşa içinde bulduk. Onlara kin duymuyorduk. Sadece uğraşmak hoşumuza gidiyor diyelim. Bazen çizmeyi aşıyorduk, bunun bende farkındaydım ama geçen saniye geri gelmiyordu ne yazık ki.

Bu kaderin bize oynadığı bir oyun muydu yoksa? Tuhaftır ama biri tarafından uyandırılmaktan korkuyordum. Onlarla uğraşmadan geçmeyen bir günümüz dahi yoktu neredeyse. Buna alıştırmışlardı bünyelerimizi.

O kızların diğer kızlar gibi olmadığını ilk günden anlamıştım. Bir etken farklılaştırıyordu onları. Cilve ve yalaka olmaktansa, oldukları gibi görünüyordı. Bu madde onları açıklayıcı en iyi maddeydi. Onları her ne kadar fazla tanımsam da anlamayacak kadar mal değildim. Evet fizikleri fazla mükemmeldi ve bunu bilmeyecek kadar kör olmadıklarını da tahmin edebiliyordum. Onlar ise bu avantajlarını göze sokmak istercesine vurgulamak yerine gayet sıradanmış gibi davranıyorlardı. Diğerlerinden oldukça değişiktiler.

Değişik ve kaliteli.

Çocuklarla bahçede dolaşırken gözüm alt kattaki 12/A sınıfına bakmakla doldu taştı bir an. Arka camdan baktığımda sınıf bomboş gibi duruyordu. Fakat biraz daha ileri gidip diğer camdan baktığımda onları gördüm. Bu sırada ağzıma götürdüğüm gazozum onları görmemle havada kalmış ve yine gazozun oraya gireceğini tahmin ederek açık kalan ağzımla birlikte bende şoka girmiştim. Çağatay Çağla'ya sarılmış, başını boynuna gömüp ağlarken -evet ağlamasının nedenini merak etmiyor değilim- Çağla da bir elini boynuna, diğer elini de saçlarına daldırarak ona sarılıyordu ve en çok şok olmamı sağlayan neden buydu. Ağlıyordu...

Onu ilk kez böyle görmem bir yana, ikisinin de neden ağladıklarını da merak etmiyor değildim.
Sonra kapalı olan gözlerini açtığında, göz göze gelmemiz bir oldu. Mavi gözleri koyulaşmış, laciverte yakın ve bir o kadar da uzak bir renge bürünmüştü. Değişik bir renge sahip olan gözlerinin ne kadar dikkat çekici göründüğünün farkında mıydı acaba?

Onları aynı şekilde izlemeye devam ederken o, bir anda Çağatay'dan ayrılarak koşar adım çıktı sınıftan. Çağatay birkaç saniye arkasından baktıktan sonra yanında duran duvara peş peşe 5 yumruk atarak o da çıktı sınıftan. Duvardan süzülen kanlara daha fazla bakmadan ilerlemeye başladım bende. İçimde adlandıramadığım bir duygu yeşerdi o an. Ne kızgınlık, ne sinirlilik, ne üzülmüşlük, ne de hissetmemişlik... Karmakarışıklık beyin hücrelerimi uyuştururken etrafa bakmadan sınıfa ilerliyordum. Çocuklar o dakikadan sonra yanımdan ayrılarak sınıfa gideceklerini söylemişlerdi. Bende gidebilirdim ama gitmemiştim. Ayaklarım yere sabitlenmiş, içimden bir ses onları izlemek istemişti ve bende yenik düşmüştüm.

Sınıfa girdiğimde Yeliz'i arkada bir sağa bir sola dolaşırken buldum. Diğerleri de sıranın üzerine oturmuş, onu izliyorlardı. Ama Çağla yoktu aralarında.

Sonra gözüm bizim çocuklara kaydı. Hepsi bakışlarını yere sabitlemiş, öylece duruyorlardı. Kulaklarının arkalarında ve yanlarında tedirgin görünen kızlarda olduklarını biliyordum. Bende sırama geçerek yere sabitledim gözlerimi.

Sitedeki Psikopat ÇeteHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin