9. BÖLÜM "Cem Vakası"

Start from the beginning
                                    

"Benim tanıdığım tek hanzo şu." dedim Erdem'i göstererek.

Hikari heyecanla atıldı.

"Hattori Hanzo, bizim çok ünlü samurayımız, bir Ninja ustasıydı! Ve efsanedir!"

Gözlerimi kırpıştırdım.

"Bu bizim hanzomuz. İnanın efsane olmakla bir ilgisi yoktur..."

Erdem tekrar sesli bir şekilde güldüğünde ona nasıl daha fazla rezil olabilirim diye düşünmeden edemiyordum.

Nereye gittiğini anlamadığım bu saçma diyalog bir garsonun içeri süzülüp beni çağırmasıyla son buldu. Acının etkisi tamamen geçmemişti bile. Sohbetimin geliştiği Serhat adında, genç bir çalışandı.

"Narin, içeride seni soran birisi var."

Şaşırdım. Erdem'in kıkırtıları kesilmişti, herkes işiyle meşgul gibi görünse de o an gizli gizli dinlediklerini, dikkat kesildiklerini biliyordum. Diğer yandan, beni kimin sorduğuna anlam veremiyordum. Gelecek olan telefon etmez miydi önce?

"Kimmiş?" dedim bir an tedirgin olarak.

"İsmini söylemedi, sürprizmiş. Ama ipucu olarak, çok değer verdiğin ve çok da özlediğin, senin için önemli bir adam olduğunu söylememi istedi."

Benim jetonum hızla düşerken tepki vermem kalmadı ki Erdem yanımda bitmişti. Bu adam ışınlanmayı mı bulmuştu? Hangi ara yanıma geldiğini anlamamıştım bile.

"Adam derken?" dedi bana tepeden bakıp bir kaşını kaldırırken.

Ben bu kişiyi anlamıştım. Cem... Kâbusum. Kesin yine annesi bir türlü dikiş tutturamadığından yakınmış olacak ki yine soluğu benim kapımda almıştı. Burada çalıştığımı da annesinin geniş istihbarat ağından edindiklerine emindim.

İşin kötü kısmı, ilk tanıştığımız zamanlar onun gerçekten de arkadaş olunabilecek biri olduğunu düşünmüştüm. İşte bu benim yaptığım en kötü hatalardan biri olmuştu. Zamanla, saçma hareketlerini ortaya çıkarmış, takıntılı yönünü gözlerimin önüne sermişti. Tehlikeli düzeylerde değildi takıntısı ama yine de can sıkıcıydı. Annesi artık bir kız bulması yönünde bir eleştiride bulundu mu hemen bana gelir, türlü türlü gevezeliklerle aklınca beni kandırmaya çalışırdı. Ben ondan kaçardım, bir süre ortalıklardan kaybolur, sonra yine bir gün, hiç aklımda olmadığı bir zamanda kapımı çalardı. Bu kısır döngü, yıllar içinde gelenekselleşmişti artık.

"Kim bu adam?"

Erdem elini omzuma koymuş, gayet ciddi ve biraz da içimi ürperten bir ilgiyle sormuştu bu soruyu. Ama o an daha onun sorusundan daha önemli bir derdim vardı, sorusunun nedeni.

"Sana ne?" dedim en ters hallerimden birini takınıp. Gözlerine de inatla bakmayı ihmal etmemiştim.

"Bana ne mi?" derken şaşırmıştı biraz. Ama çabuk toparlamıştı. "Bana ne olur mu? Ben hemcinsimin iyiliğini düşünen bir insanım. Hani, çok değer veriyormuşsun ya, adamın sağlığından endişe ettim."

Gözlerimi devirmemi engelleyemedim. Bu adamın aklı nasıl çalışıyordu böyle?"

"İnan, senin korumana ihtiyacı olan biri değil!" derken sırtımı çevirip hızlı adımlarla içeri geçerken aklımdan, Erdem'den çok daha çekilmez biri olduğunu geçiriyordum Cem'in. Arkamdan gelen adım sesleri dikkatimi çektiğinde hemen döndüm, Erdem!

"Sen nereye?" dedim şaşkınlıkla.

"Müşterilerle konuşup memnunlar mı diye soracağım da ben."

ORTA ŞEKERLİWhere stories live. Discover now