8. BÖLÜM "İyi Şeyler"

71.9K 5.1K 832
                                    

Dakikalar uzayıp Süt uykuya dalarken ben de koltuğa gömülmüştüm. Ne konuşuyorlardı bu kadar Onur'la? Alt tarafı bilgi verecekti Narin. Onur'u önceki gıda mühendislerinden hiçbiriyle bu kadar samimi ve ilgili görmemiştim zaten... Ne düşünüyordum ben? Beynim sıkıntıdan olsa gerek saçmalıyor, anlam veremediğim âlemlere açılıyordu. Bana ne uzun konuşurlarsa konuşsunlar, ben oturur beklerdim. Hah, işte bekletildiğim için sinirleniyordum, kesin ondandı.

Sonunda Narin'in ufak tefek silueti göründüğünde koltuğumda dikleştim. Narin arabanın içine baktığında gülümsedim, o da gülümsedi ama bu ifadesi içimi ürpertmişti, çünkü samimi değildi, öfkeli gibiydi. Yanıma gelmesini beklerken arka koltuğa yöneldi, kapıyı hınçla açtı ve Süt'ü alıp aynı hızla da kapattı. Ben ne olduğunu anlamamışken o hızlı adımlarla arabadan uzaklaşmaya başlamıştı bile. Hemen dışarı fırladım ve Süt'ü sımsıkı saran Narin'in önüne geçip onu durdurdum. Yapay ışıkların altındaki loş ortamda bile sinirli olduğunu anlayabiliyordum.

"Nereye gidiyorsun?" dedim ellerini iki yana açarken. Dişlerini sıktığını çenesinin gerginliğinden anlayabiliyordum. Konuştuğunda ise sesi en az hava kadar soğuktu.

"En yakın durağı bulacağım ve sonra eve gideceğim."

"Neden? Ben seni bırakacağım işte."

Başını yana eğerken bir kaşını kaldırmıştı.

"Az önce ne oldu biliyor musun? Onur Bey'e sana ulaşımım konusunda yardımcı olmamı istediği için teşekkür ettim. Ve onun cevabı neydi, tahmin et! Öyle bir sorunum olduğundan bile haberi yokmuş! Çok üzüldüğünü ama şefinin iyi aklı ettiğini söyledi bir de. Haberin olsun!"

Ah Onur, ne olurdu idare etseydin? İlla dürüstlük yapıp dosdoğru söylemişti. Ve işte, foyam ortaya çıkmıştı böylece. Ne yapsaydım, ben isteyince olmuyordu ama Onur'a karşı gelemiyordu Narin, benim onu bırakmamam için direnirken aklıma iyi bir fikir gelmişti ve Onur'u bu konuda uyarmayı tamamen unutmuştum. Narin'in ona gidip minnettarlık göstereceğini tahmin etmeliydim.

Diğer yandan içimde yaşadığını daha önceden fark etmediğim mazoşist bir taraf, Narin'in depodaki üzgün ve yenik tavırlarını anımsatıp bu haline bakarak, işte benim tanıdığım Narin, diye zevkle sırıtıyordu.

"Kabul etmen için elimden o geldi..." dedim bıkkın çıkan sesimle.

"İstemez!" derken tekrar harekete geçecek oldu ama ben yine yolunu kesmiştim.

"Bak, beni dinle. Sadece yardım etmek istiyorum sana."

"Ben senin acımanı, yardımını istemiyorum!"

"Lütfen..." dedim yalvarır gibi, illa ayaklarına mı kapanmam gerekiyordu? Bırakıp gidemiyordum da... "Konuşalım, sana kendimi ifade edeyim..."

"Gerek yok, yeterince ifade ettin zaten. Nasıl üzüldüysen halime yalan bile söylemişsin!"

Tekrar hiddetini savurarak yanımdan geçerken sımsıkı sardığı Süt'ün haline acıyordum. Hayvanı boğuyor olabilirdi ama öfkesinden gözü hiçbir şeyi görmüyordu. Ona iyi bir açıklama yapıp yardım etme isteğimin acımadan olmadığını söylemem gerekiyordu fakat durup dinleyecek gibi değildi. Tabi biraz zorbalık gösterirsem daha farklı olabilirdi. Beni buna mecbur bırakan kendisiydi, yapacak bir şey yoktu.

Hızlı adımlarla ona yetiştim, tekrar önüne geçtim, yanımdan gitmeye yeltense de birden onu sırtlamamı beklemiyordu. Başı arkamda, omzumdan yere doğru sallanır vaziyete gelmişti.

"Ne-ne-ne yapıyorsun ya sen!?"

"Seni arabaya götürüyorum bücür cadı. Yok öyle, kendi kendine mahkeme kurup hüküm vermek!"

ORTA ŞEKERLİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin