5. BÖLÜM "Bücür Cadının Özel Şoförü"

Start from the beginning
                                    

"Erkenden gelirim her zaman, günün mönüsünü belirleriz, ben de hemen günün özel yemeğini yaparak kendimi motive ederim."

Erdem o kadar heyecanlı konuşuyordu ki benim bile kalbimin atışları hızlanmıştı. Sesinin tonu bile değişmişti ve ben o zaman daha net görmüştüm, bu adam işini cidden seviyordu. En sonunda tezgahın kendi köşesinde durdu, kaşla göz arasında hazırladığı yemeği servis tabağında sunuma hazır hale getirmişti. Fırında patlıcan, soslu... Görünce bile ağzım sulanmıştı.

"Aç ağzını." dedi gülümseyerek. Şaşkınlıkla itiraz etmeden açtım.

"Bademcik muayenesindeymiş gibi açmasana," diye homurdandı. "Yemek tattıracağım sana."

"Kendim yiyebilirim..." diye azarlayacak olsam da kaşlarını çatıp ciddi bir ifadeyle susturdu beni.

"Hayır, olayın sihri burada. Aşçının elinden tadacaksın."

Gözlerimi devirsem de tatmak için delirdiğim de bir gerçekti. Zayıflığımdan ve yapmıyor oluşumdan dolayı insanlar benim az yediğimi düşünebilirlerdi ama ben iflah olmaz bir oburdum. Kilo alamıyordum, canavar gibi çalışan bir bünyem vardı. Ağzımı açtım, ifadesi tekrar yumuşarken çatalı uzattı.

Yemeğin tadıyla beraber adeta kendimden geçmiştim, gözlerim istem dışı kapanırken ne kadar lezzetli olduğunu düşünüyordum. Bu adam gerçekten yetenekliydi!

"Sosu, gizli tarifim. Uzun denemelerden sonra tutturabildim istediğim tadı. Hadi, söyle. Duymak istiyorum, nasıl?"

Gözlerimi açıp ona baktığımda aferin bekleyen bir çocuk gibi benden bir söz beklediğini görmek tuhaf gelmişti.

"Gerçekten..." dediğimde kaşlarını kaldırdı. Ben hala yemeğin tadını ağzımdan nasıl kaybetmeyebilirim diye düşünüyordum. "Gerçekten çok güzel... Güzel demek bile az gelebilir."

Rahatlamış bir ifadeyle gülümsedi.

"Farklı bir şey söylemeni beklemiyordum aslında."

"Tam bir egoistsin, biliyorsun değil mi?"

"Yemekler konusunda mı? Haklı bile kendini beğenmişlik değil mi sence de?"

Sessiz kalsam da haklılığında kendi içimde kabul etmiştim. Odama dönerken bile aklım hala yemekteydi.

***

Dolapla bakışıyordum. Benden önceki mühendisin yüksek raflara özenle yerleştirdiği dosyalar Everest'in tepesindeymiş gibi göz kırpıyordu bana. Sandalyenin üstüne çıkıp almak kolay olabilirdi ama inadımdan ona da yanaşmıyordum. O kadar kısa değildim ya! Yetişirdim elbet. Parmak uçlarımda hafiften yükselsem yeterdi. Tabi yeterdi. Ama hayal görüyordum, ne kadar uzansam da, inat etsem de dosya bana uzaktı, bir şeyin üstüne çıkmadan almam imkansızdı.

Birden uzanan el zorlanmadan dosyayı yerinden çıkardığında arkamdaki uzun varlığı ancak fark edebilmiştim. Refleks halinde arkamı döndüğümde ise Onur Derman'ın gövdesiyle karşılaşmış olmak beni afallatmıştı. Bu lokantada çalışan herkes fazla mı uzundu?

Dosyayı bana uzatırken yandan, hafif bir gülümseme yerleştirmişti esmerimsi yüzüne.

"Belki de yardım almalısın."

Dosyaya can simidi gibi sarılırken şaşkın şaşkın başımı sallamaktan ileri gidemiyordum tepki verme konusunda. Ne ara gelmişti bu adam? Hayalet gibiydi. Benden uzaklaşıp masamın karşısındaki koltuklardan birine geçtiğinde fark edebilmiştim nefesimi tuttuğumu.

"Kapıyı çaldım ama duymadın, o kadar yoğunlaşmışsın ki dolapla kavgana. Acaba yok musun odanda diye bir bakayım dedim, sonra seni gördüm. Yetişemez miyim sanıyorsun? Görelim, el mi yaman bey mi yaman, diye mırıldanıyordun dolaba..."

ORTA ŞEKERLİWhere stories live. Discover now