4. BÖLÜM "Tanısan Seversin"

86.5K 5.3K 334
                                    

Narin'i o gün içinde pek görmedim. İlk iş gününde, düşündüğüm şekilde belgelere gömülmüş olmalıydı. Numune almaya geldiğinde ise ters ters bakmaktan başka bir tepkisi olmuyordu bana karşı. Ben de iş başında her zaman ciddi ve prensipli olma halimi bozmayarak ona ilişmiyordum. Ama tabi ki dil çıkarmak, gülüp göz kırpmak gibi ufak tefek davranışlarım olmuyor değildi, yine de bunu ciddiyetimi bozmak olarak saymıyordum. Narin'in etkisi böyle olacaktı sanırım.

Hikari ve Haru ile iyi anlaşmış görünüyordu. Ekibin diğer üyeleri, özellikle Fulya, onu çabucak kabullenmezlerdi, biliyordum. Fulya her zaman yeni çalışanlara, özellikle de gıda mühendislerine karşı tedbirli bir tavırda bulunurdu. Güvenmesi, karşısındaki insanın zararsız olduğuna karar vermesi hayli zaman alan bir süreç olurdu, sonrasında ise en büyük savunucusu haline gelirdi. Yine bu yönde, Narin'i ölçücü bakışlarıyla süzüyor, onun hareketlerini gizliden izliyordu. Fulya, benim sağ kolumdu ve ona her zaman güvenirdim. Narin'in zararsız olduğuna kanaat getirsem de Fulya'nın da ne karar vereceğini merak ediyor, onun düşüncelerinin de netleşmesini bekliyordum.

Haru ve Hikari ise her zamanki Japon sempatiklikleri ile yaklaşıyorlardı Narin'e. Sevimle Türkçeleriyle, onu aralarına katmaya, kaynaştırmaya çalışırken, ufak tefeklikleri ile de onunla uyumlu görünüyorlardı. Ekibimin en düzenli, çalışkan çiftiydi onlar. Çift diyordum ama onların her zaman söyledikleri şey, aralarında düşündüğümüz gibi bir ilişki olmadığı, yabancı bir ülkede tutunmak için beraber çabalayan, birbirlerine yaslanan iki insanın derin bağlılığı ile birbirlerini sevdikleri yönünde olurdu.

Mesai bittiğinde ise hava çoktan kararmış olsa da lokantamız geç saatlere kadar çalışan bir müessese değildi. Sadece özel günlerde, özel davetlerde gece yarısına kalırdık. Onur, aile yeri olarak açılan mekanı ailesinden devraldıktan sonra değişikliğe gitmemişti. Akşam, iş çıkışı büyük bir yoğunluk yaşardık, artık gelenekselleşmiş bir şekilde belli saatler arasında gelirdi müşterilerimiz. İnsanlar, bu şekilde iyi kazanmadığımızı düşünebilirlerdi ama aksine kazancımız iyiydi. Aile lokantası imajımız bizi hep olumlu yönde yaklaşım sağlıyordu. Hem bu hepimiz için iyiydi. Tek ekip, tek vardiya sistemi ile işin içinden çıkıyorduk. Onur, zaten tek başına yürüttüğü bu işte yeni insanları işe almak, ekibindekilere güvenmek konusunda sıkıntılı bir insandı, ikinci bir ekip ve şef için herkese kök söktüreceğine dair şüphem olmazdı.

Binadan çıkıp park yerine doğru gitme niyetindeyken yolun kenarında dikilen Narin dikkatimi çekti. Kendi arabası olmadığı her halinden belliydi. Pek de iyi bir maaş olmasa da bu işte çalışmaya mecbur olduğunu söylemesinden ve boş geçen taksileri çevirmemesinden anlaşıldığı kadarıyla ya biri onu almaya gelecekti, ya da otobüs bekliyordu. O anda ilk olasılığı eledim, çünkü ince ceketinden ve yerinde zıplamasından üşüdüğü aşikardı ve ona yardım etmeyi en azından önermem gerektiğine kendimi ikna etmiştim. Otobüsler seyrek geçerdi buralarda. Geçip gidemeyecektim

Derin bir nefes alıp verdiğimde bir bulut gibi süzüldü havaya. Ellerimi kalın, kahverengi montumun ceplerine yerleştirip hızlı adımlarla yaklaştım.

"Hadi gel, evine bırakayım seni."

Önce irkildi, anlamsız gözlerle baktı ama beni tanıyınca aynı hızla çevirdi kafasını. Ama yine de fark etmiştim yanaklarının soğukla nasıl kıpkırmızı kesildiğini.

"Senin yardımına ihtiyacım yok benim." diye homurdandı durumuna tezat bir inatla.

Gözlerimi kısarak baktım.

"Pek öyle görünmüyorsun."

Kollarını bedenine doladı sanki kendini korumak istermiş gibi. İfadesinde ise pek bir değişiklik yoktu.

ORTA ŞEKERLİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin