7. BÖLÜM - ATEŞ

Start from the beginning
                                    

-        Ayrıyeten sen ne yaptın daha demin?

Ses tonunda acının izlerini belli etmemeye çalışıyordu Marcus.

-        Sana söyleyemediğim şey buydu işte. Bu yüzden ormandayım. Halkımdan başka biriyim ben. Kendimden korktuğum hatta halkımdan korktuğum için kaçtım. Ama anladığım kadarıyla sadece ben böyle değilmişim. Biz büyücü müyüz yani?

-        Büyücü mü? Hayır... Hayır! Büyücüler farklıdır. Biz cadıyız.

İki Wolfix koşarak ormanın içinden çıkıp İfe ile Marcus'un yanına geldi. Gözlerini açlık ve eğlence bürümüştü. Hırlayıp eğlendiklerini belli etmeye çalışıyorlardı adeta.  Kafalarını öne çıkartıp kulaklarını geriye atmış, saldırmaya hazırlanıyorlardı. Marcus'un kolundaki çizim canlanmıştı. İfe gözlerini kendi koluna çevirdi. Rüzgarla birlikte lila renkli küçük ağaç sallanıyordu.  Marcus kollarını iki yana açtı ve ellerindeki gizemli alevler ortaya çıkardı. Wolfixler koşmaya başladı. Marcus elindeki ateşleri Wolfixlere fırlattı. Kürkleri alev almıştı artık. Hemen bıçağını eline aldı ama bu beklediği gibi bir saldırı olmadı ne yazık ki ikisi de İfe'e yönelmişti. Sonuç olarak onun kanıydı ormanda duydukları ve de onu öldürmek istiyorlardı. İfe korkudan yüzün tek koluyla kapamasıyla iki Wolfix'de geri uçtu.

-        Gücünü kullansana İfe!

-        Ben nasıl kullanacağımı bilmiyorum!

-        Toprağı hisset.

Bir yandan koşarken bir yandan da nefes nefese konuşuyordu Marcus. Kendine yakın olan Wolfix'in üstüne atladı. Eline almış olduğu bıçağı direk kalbine geçirdi. İniltiler içindeki hayvanın kasları gevşedi ve yere yığılı kaldı. Son Wolfix ise ayağa kalkmış İfe'nin üzerine gelmesini izliyordu. İşte o zaman farklı bir şey oldu. Asla insani duygu hissetmeyen Wolfix adeta İfe'den korkmuş bir şekilde geri geri gidiyor kulaklarını aşağıya düşürmüş kaçmak için etrafına bakınıyordu ama İfe ona bu zamanı vermeyecekti. Yaratığın sırtı ağaca dayandı kaçmak için tekrar etrafına baktı ama o sırada İfe elini yükseltti. Toprak bir iğne şeklinde çıkıp, ağaca değene kadar kalbinden içeri geçti. Son bir iniltiyle kafası düştü ağaca asılı kaldı. Marcus koşup hemen İfe'nin yanına gelmişti.

-        İyi işti.

-        Ama ben nasıl yaptığımı bilmiyorum.

-        Dediğim gibi toprağı hissettin.

-        Hayır! Hissettiğim toprak değildi daha başka bir şeydi.

İfe kendine şaşırmış bir şekilde ellerini bakıyordu. Kolundaki çizim sabitleşmişti artık. Kolunu Marcus'a gösterdi.

-        Sende de buna benzer bir şey var ve ne zaman güçlerimizi kullansak canlanıyor.

-        Evet. O gücünü kullandığını gösteriyor zaten.

-        Peki ya gözlerin!

-        İşte dediğim gibi cadılarla büyücülerin bir farkı daha. Sihir cadıların kanında var ama büyücüler olan sihri kullanır. Kanımızdaki sihir bizim bedenimizi etkiler. Kullandığın sihre göre göz rengin değişir yani.

-        Peki ya benim gözlerim?

-        Senin gözlerin o kadar savaşın içinde nasıl fark edebilirim?

İfe biraz bozulmuştu. Elini toprağa yöneltti, gözlerini Marcus'a dikti. "Toprağı hisset. Toprağı hisset." Diye geçirdi aklından.

-        Hala gözlerinde bir değişiklik yok İfe.

İfe gözlerini toprağa götürdü ama ne yazık ki toprakta da bir değişiklik yoktu.

-        Toprağı hisset demiştin. Bak olmuyor!

Marcus kaşlarını çatıp düşünceli bir hal aldı.

-        Bunun işe yaraması gerekiyordu.

İşte o an ateşin ağaçları çatırdatması kafalarını kaldırmalarına neden oldu. Orman yavaş yavaş alev alıyordu.

-        Hadi gidelim ife.

-        Hayır! Ormanı aleve mahkum edemeyiz!

Marcus elini ateşlere yöneltti ve birkaç saniye içinde alevlerin sönmesini sağladı.

-        Şimdi oldu mu İfe Hanım.

İfe önce iç geçirdi sonra kafasını aşağı yukarı salladı. Marcus hemen önüne dönüp Felix yönüne doğru ilerlemeye koyuldu. İfe birkaç bölümü kömür olmuş ormana baktı. Tam dönüyordu ki ayağının dibindeki Ağlayan Kalpler Çiçeği dikkatini çekti. Bu çiçek adını kalp şeklindeki pembe renkli çiçeklerinin ucundaki damlamsı görünümden almıştı. Ayrıca çok nadir bulunurdu Vrino Ormanında. Çiçeğin yarısı yanmış yarısı diri duruyordu. İfe eğildi ve ellerini çiçeğin yanmış bölümlerinde gezdirdi. Ne kadar Wolfixleri öldürmek için ateş lazım olsa bile bu çiçeğe üzülmüştü. Sonuç olarak ateş onun gibi masum varlıkları öldürmek için değildi."Yazık." diye geçirdi içinden. Ayağa kalktı hemen Marcus'u izlemeye koyuldu. Felix'e doğru ilerlerken Ağlayan Kalpler Çiçeği tekrardan renklendi ve yanmış bölümlerini tekrardan tap taze çiçeklerle kaplandı.

FARKLIWhere stories live. Discover now