4. BÖLÜM BAŞLANGIÇ

604 9 0
                                    

Neredeyse kış gelmiş, soğuyan hava can sıkıntısı ve öfkeyi beraberinde getirmişti. Hava şartlarından dolayı gökyüzünün kararması, işte ölmek için güzel bir sebep.. Okulumun etrafı açık olduğu için sürekli esen rüzgar kanımı donduruyormuşçasına vuruyor, okul bahçesine dahi çıkarttırmıyordu. Okul sıkıcı, etraf soğuk, en iyisi içerde oturup sohbet etmekti. Ama kimse olmazdı genelde , herkesin bir uğraşı olurdu . Müzik dinlemenin bile sıkıcı geldiği zamanı hayal edin,ne yapabilir ki insan uyumak mı ? yürümek mi ? ders mi çalışmak ? yoksa avazın çıktığı kadar bağırmak mı ?.. Sürekli tekrar eden günler, monoton yaşam aman Allah'ım yapacak hiçbir şey yok. Sınavlarda bitti ders çalışmak zorunluluk olarak gelmiyor , havalar gittikçe soğuyor dolayısıyla antrenmanlar sıklığını kaybediyor. Demem o ki artık yapacak hiçbir şey kalmamış gibi, derslere odaklanamama söylenenleri dikkate alamama durduk yere oflamalar durduk yere iç çekmeler. Sanırsın baştan ayağa dert olarak yaratılmışım ama sorun dert yada keder değildi. Sorun hiçbir şeyden keyif alamamaktı..

Derin hisler yerine hissizleşmiş bir vücut ile uyanmak, önemi yoktu aslında zaten bir başıma idim. İnsanın kendinden başka dostu yada kendini daha iyi tanıyan kimi olabilir ki ? Bu işin yaşı yok ha 17 ha 47 ha 77 insan her yaşta aynıdır. Bu aralar beynim her şeyi sorgular oldu. Belki en son düşünülecek olan şeyleri bile ilk elden düşünüp yorum yapıyorum. Yaşam ,yaşamak, hayat ve ölüm bu dördü kafamda dolaşıp beynimi bulandırmaya yetti de arttı. Normal şartlarda hayatın güzel olması gerekmez mi yada yaşamak kadar güzel bir şeyin olmaması. Sıkıcılıkta master yapmış biri olarak söylemeliyim ki şiirler kadar efsane hiçbir şey görmedim ben bu hayatta. Bence hayat şiirlerden, sürekli değişen duygulardan ibaret. Evet belki yeni başladım okumaya ama başlar başlamaz anladım. Emin değilim ama bazı duyguları şiirlerden öğrenmiş bile olabilirim. Artık o kadar etkilenmişim ki konuşma şeklim bile değişmeye başlamıştı. Yaşadığım yerin kaba konuşması bir yana çekilmiş yeni ve güzel olan şiirsel kelimeler yerini almıştı. Evet sürekli başka şeylerle ilgilenmeye çalıştım en azından kafam dağılıyordu ve bu arada kendime birkaç bir şeylerde katıyordum.

Hani bir şarkı dinlersin, biter ve başa alırsın sonra bir daha sonra bir daha, sürekli dinlersin bıkmazsın. Bu durumu hayata uyarlamayı o kadar çok isterdim ki çünkü bazı şarkılar var tüm söylemeyi istediklerini bazıları yakarışlarını ve birkaç tanesi de tam olarak seni anlatır. Hal böyle olunca insan gerçekten anlam katar bazı şeylere ve öğrenir aslında gerçekten neyin güzel olduğu neyin sürekliliği olacağını. Yeri geliyor sadece müzik dinlemek , sadece şiir okumak istiyorum. İşte yine böyle bir gündü okul sıkıcılığı enjekte ettikçe o günden umudumu kesmiş o dakikadan itibaren kendimce şarkı mırıldanıp zaman geçirmeye çalışıyorum. Öğlen molasına girdik. Fırsattan istifade kütüphaneye uğramak istedim. Edebiyat öğretmenimden şiir antolojisi istemiştim hem getirip getirmediğini merak ettim hem de yeni kitaplara bir göz atmak istedim. Her zamanki gibi unutmuştu lakin yeni kitapların geldiğini söyledi ve önüme Cahit Sıtkı Tarancı'nın YAŞ OTUZ BEŞ adlı kitabını kitabını attı. Tam olarak bu andan itibaren şiire giriş yaptığım söylenebilirdi.

BAL ARISSIWhere stories live. Discover now