Baş kahyanın gözetimi altında, önce her ne kadar diretse de Cara isimli kızın yardımıyla duş almak zorunda kaldı. Ardından Adelia elindeki kıyafetlerle içeri girip şoka girmiş bir halde onun giyinmesini bekledikten sonra da, yine zorla sıcacık bir çorba içmişti.

Adelia birkaç kez ne olduğunu sorup onu konuşturmaya çalışmış olsa da, baş kahya efendisinin talimatıyla, onu susturmayı başarıp Lorenna'yı yatağa yatırmıştı.

Tüm bu hengame büyük ölçüde durulduğunda Lorenna üstündeki battaniyelere sarınıp Adelia'ya baktı. "Sonra anlatacağım." Adelia ilk defa ısrar etmedi. Onun yerine, şöminedeki közleri yassı demirin içine koyup üstüne ince bir kumaş örtüp ayaklarının altına yerleştiren kıza içten bir şekilde gülümsemekle yetindi.

"Daha iyi misin?" Lorenna düşündü. Sanırım daha iyiydi çünkü ayak parmaklarını artık hissedebiliyordu. Üstelik üşümüyordu da.

"İyiyim." Sesi biraz çatallı çıkmıştı. Ama o kadar süre boyunca ağlarsa, bu gayet normaldi. "Şey, acaba gidip Dük Richmond'a bakabilir misin? O da kötüydü."

Adelia kıkırdayarak başını iki yana salladı. "Merak etme, ona bir şey olmaz. Hatta biraz olsun tanıyorsam, kısa bir süre içinde burada olur."

Ki dediği gibi de oldu. Lorenna tam da Adelia ona aşçının yaptığı berbat karışımı içmesi için ikna etmeye çalışırken, Dük Richmond, yanında düşesle birlikte içeri girdi.

Lorenna o esnada Adelia'yla girdiği tartışmayı sonlandırdığına sevinmişti. Ama düşesi gördüğü an, yüzü utançla kızardı.

"Merhaba canım." Düşes Richmond içeri süzülüp onun yanağını okşadığında Lorenna dudaklarını birbirine bastırdı. "Umarım iyisindir. Kendine gelebildin mi?"

Lorenna çatallı sesiyle "Evet, çok teşekkür ederim," diye mırıldandığında Nathaniel kaşlarını çatarak Adelia'ya baktı. "Bir şeyler içmedi mi?"

Adelia elindeki kadehi sallayıp "İçmeyi reddediyor," diye çıkıştı. "Tadı berbatmış." Burnunu bardağın ağzına getirip hafifçe kokladı ve yüzünü buruşturdu. "Hiç de öyle kötü görünmüyor." Tabii içinden ekledi, berbat kokuyor!

Nathaniel yatağa yaklaşıp kadehi aldığında Lorenna "Lütfen," diye inledi. "İğrenç bir tadı var." Ama Nathaniel ona aldırmadı. "Burnunu tıka." Her ne kadar bu bir emir de olsa Lorenna ilk kez buna uydu. Zaten başka seçeneği de yoktu. Dük Richmond'ın onu zorla içereceğini biliyordu.

Burnunu tıkadıktan sonra dudaklarına dayanan kadehi kusma dürtüsünü bastırarak kafasına dikti. Tadı gerçekten rezaletti! Lorenna bunu içmektense hasta olmayı tercih ederdi.

İğrenç sıvı bittiğinde, Nathaniel ona biraz su uzattı ve Lorenna ağzındaki tadı yok etmek için kana kana içti "Tanrım rezalet."

Düşes Richmond onun bu haline gülerken "Gerçekten de öyle," dedi. "Ama emin ol hasta olmayacaksın."

"Bundan emin değilim." Lorenna yüzünü buruşturup bu tadı unutmaya çalıştı.

"Her neyse, Adelia." Düşes Richmond yeğenini yanına çağırdığında, "Biz çıkalım, sen de biraz dinlen," diye belirtti. Gözleri oğluna kaydığında "Sen de kendine dikkat et," diye buyurdu.

Lorenna bunun hastalıkla ilgili olmadığına yemin edebilirdi. Başını öne eğip onların çıkmasını beklediğinde, Nathaniel'ın yataktan kalkıp diğer tarafa dolandığını hissetti.

"Hadi bakalım, biraz dinlenelim." Onun yanına yerleşip Lorenna'yı kollarının arasına çektiğinde genç kız gözlerini devirdi. "Hani bundan sonra, benim için en doğru şeyleri yapacaktın?"

LorennaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin