Elele üst kata çıkarlarken Nazlı bin bir türlü düşünceye dalmıştı. Bugün bu sürprizi yapmak için doktor ile konuşmaya gidecekti. Acaba kötü bir şey mi söylemişti doktor? Bebeklerini düşündü, diğer eli ile karnını okşadı, onlardan ayrılmak ölüm gibiydi. İçi üşüdü, kuvvetli bir rüzgâr sanki görünmeden esti tüm vücudunu sarsacak gibi. Odaya geldiklerinde Kuzey yatağa oturttu Nazlı'yı, etajerin önünde duran küçük sandalyeyi getirip tam karşısına koydu. Oturdu içini çekerek... Ellerini aldı ellerinin arasına, gözlerindeki korku ve tedirginliği görebiliyordu.

Kuzey: Önce sana güzel bir haberim var.

Nazlı: Yani kötü bir şey de söyleyeceksin o zaman değil mi?

Kuzey: Kötü... Öyle mi demeli bilmiyorum ama biraz canını sıkacağım gibi geliyor bana? Neyse... Bugün beybabam aradı, yarın öğlen binecekleri bir uçakla buraya geliyorlarmış.

Nazlı: Bu süper bir haber Kuzey, çok sevindim. Çok özlemiştim Nurefşan anneyi, beybabamı... Sen yoksa gideceğimiz yeri iptal etmek zorunda kaldın bunu mu söyleyecektin bana?

Kuzey: Oda var ama en azından bu akşam bize ait, bu akşam gideceğimiz yere gidip yarın dönebiliriz. Diğer iki günü iptal etmek zorunda kaldım.

Nazlı: Tamam... O zaman seni dinliyorum, lütfen anlatır mısın sorun neyse?

Kuzey: Sorun benimle ilgili ya da bizimle desem daha mı doğru olur bilemiyorum? Hani söze nereden başlamam gerekiyor, bunu sana anlatmalı mıyım, yoksa hiç önemsemeyip unutup gitmeli miyim birkaç gündür bunu düşündüm durdum.

Nazlı: Zihnini bu kadar meşgul ediyorsa bence hemen anlatmalısın, derken Kuzey'e gülümsedi onu rahatlatmak istercesine.

Kuzey: Ben hiç sakin bir delikanlılık yaşamadım, inkâr etmedim, pişmanda olmadım yaşadıklarımdan hayatımın hiçbir vaktinde. Ta ki birkaç gün önceye kadar... Demek ki bazı hatalar yapmışım o zamanlar önemsemesem de. Geçen gün seninle hastaneden dönerken telefonuma bir mesaj aldım. Daha sonra da bir iki telefon... Özge, demesiyle birlikte Nazlı usulca çekti Kuzey'in ellerinden elini. Özge... Bu ismi tanıyordu, gazetelerde resimlerini görmüştü, hatta küçükte olsa ayrılık yaşatmıştı kendisine bu kadın. Kuzey devam etti anlatmaya; Buraya gelmiş. Beni görmek istediğini söyledi. Seninle konuşmakla tehdit etti. Ben hiç korkacağım, utanacağım ya da rahatsızlık duyacağım bir şey yaşamadım senden önceki hayatımda. Ama... Ama seninle konuşursa diye korktum...

Nazlı: Gittin mi?

Kuzey: Nazlı...

Nazlı: Kuzey sana sadece tek bir kelime sordum. Gittin mi, derken başını dimdik tutuyordu karşısında.

Kuzey: Gittim...

Nazlı: Madem korkacak bir şeyin yok niçin gittin onu görmeye, derken sesi buz gibiydi.

Kuzey: Yanlış anlayacağını düşündüm, dedi sesi titreyerek.

Nazlı: Neyi? Yanlış anlayacağım bir şey mi yaptın? Elinde senin korkman gereken, benimle konuştuğunda ilişkimizi tehlikeye sokacak bir şeyler mi var ki bu kadın bu kadar cesaretli?

Kuzey: Hayır, asla!

Nazlı: O zaman neden gittin?

Kuzey: Bilmiyorum, gidersem, konuşursam, seni hiç üzmeden hayatımdan çıkar gider diye düşündüm.

Nazlı: Hayatından çıkıp gitmemiş miydi Kuzey, diye sorduğunda Kuzey bir önceki cümleyi kurarken ne kadar hatalı kelimeler seçtiğini fark etti.

Kuzey: Nazlı...

Nazlı: Gittiğin de onu ikna etmek için ne yaptın Kuzey? Konuştunuz mu? Kahve? Bir kadeh içki? Ya da odasında mı ziyaret ettin yoksa onu ikna edebilmek için, dediğinde Kuzey'in bakışları sertleşti,

ADI AŞK...Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin