Hiçbir Şey Göründüğü Gibi Değil

18.7K 894 145
                                    

EMRE

Selin "Ben çıkabilirim, gerçekten" deyip söylediğini yapmak konusunda samimi olduğunu gösterircesine başını aşağı yukarı sallayınca gülümsedim.

"Benim için sakıncası yok, gitmene gerek de yok."

Gülce de "Kal canım ne gitmesi" diye onayladı.

Selin, koltuğun köşesine doğru çekilip otururken birden, eskisi gibi olmadığı dikkatimi çekti. Hazırcevap, yaramaz, muzip ve her an gözlerinin içi gülen o eski Selin, bu kadın değildi sanki. Kendi sıkıntım yüzünden bu değişimi oldukça uzun bir süre fark edemeyişime içerledim. Bu içerlemenin iki boyutu vardı. Biri arkadaşlarımın sıkıntılarına duyarsız kalmaktı ve her ne kadar kendime bu şekilde itiraf etmekten hoşlanmasam da diğeri, beni buna sürükleyecek kadar birini umursamaktı.

Gülce "Ee, ne konuşmak istiyordun?" diye girdi konuya pat diye. Bu kızın bu huyuna gıcık oluyordum. Sıkıntılıyken, her şey iyiyken olduğu o anlayışlı hatun gidiyor, karşıma bir duvar çıkıyordu sanki her defasında. Bu bana çok tersti.

"Her defasında bir kavga oldu diye tüm samimiyeti unutup ortaya şöyle soğuk duvarlar dikmene gıcık oluyorum, bununla başlayalım" dedim.

"Âlemlerin çapkınından aptal doktora kişilik dersleri, konu bir" dedi dalgacı biçimde. Sonra ekledi. "Konu ben değilim, saptırıp kavga ederek haklı çıkmaya çalışacaksan hiç uzatmadan git Emre" dedi.

Öküz, kadın öküz...

"Hastaların senin bu uzak, soğuk haline nasıl dert anlatıyorlar?"

"Benim bu uzak, soğuk halim danışanlarımın problemi."

"Her lafa cevabın var, tebrikler. Ama bir kez olsun arkadaşlığındaki sıkıntıları çözmeye çalışacak yüreğin yok. Anca trip at, kenara çekil, bekle. Çok olgunca" dedim.

"Karakterimdeki noksanları saymaya geldiysen geç kaldın, Gülay onu iki hafta önce fazlasıyla yaptı zaten, yorma kendini" dedi.

Gülay'la Gülce'nin artık görüşmediğini biliyordum ama ayrıntıları bilmiyordum. Görünüşe göre şu an Gülce'nin karakteri konulu bir tartışma için en yanlış zamandı. Merakıma yenik düşüp sordum.

"Ondan mı konuşmadınız?"

"Bilmiyormuş gibi davranma."

Sabrım taştı. "Bilmiyordum Gülce. Sen de haberim olsa salağa yatmayacağımı bilecek kadar iyi tanıyorsun beni. Ben ne olup bitiyorsa hepsini ortada, açık seçik yaşayan bir adamım. Saçma sapan şeylerle kafanda beni yargılayıp durma."

Gülce hırsla bir şey söyleyecekken Selin araya girdi.

"Bana kızmayın ama birbirinize yüklenmek yerine önce olayları konuşsanız? Çünkü sanırım ikinizin de bilmediği şeyler var ve bu yüzden birbirinize yükleniyorsunuz. Önce bilin, tartışacaksanız da sonra tartışın" dedi.

İkimiz de susup düşmanca sayılabilecek bir şekilde birbirimizi süzdük ama sesimizi çıkarmadık.

Selin sakinleştiğimizi görünce "Emre, Gülay'la neler oldu anlatır mısın?" dedi sakince.

Gülce bana soğuk soğuk bakmaya devam ediyordu ama bir değişiklik yapıp sesini çıkarmadı ve koltukta arkasına iyice yaslanıp kollarını göğsünde kavuşturarak bana bakmaya başladı. Derin bir soluk alıp anlatmaya başladım.

*

ALİ

Telefonu elimde çevirdim. Bir tur, bir tur daha... Bir tur, bir tur daha... Bunu defalarca tekrarladım. Arada durup bir şey var mı diye ekrana bakıyordum ama günümün çoğu uzandığım koltukta bunu yapmakla geçiyordu. Bazen, durup dururken öncekinden biraz daha iyi hissediyordum. Sanki bir şeyler her şeye rağmen yeniden güzel olabilirmiş gibi, umut varmış gibi... Ama bu yanıltıcı his o kadar kısa sürüyordu ki, o rahatlama anının acısını çıkarmak isteyen anılarım beynime öncekinden de acı verici bir biçimde doluşmaya başlıyor ve kalbime dayanılması imkânsız bir ağırlık çöküyordu. Böylesi anlarda beni yaşamaya bağlayan ne var diye sorguluyordum. Mutluluğa dair umudu olmayan birini yaşama ne bağlar diyordum kendime. Cevap bulamıyordum. Hiç gelmeyecek bir sevgili bu soruya cevap vermiyordu. Başka hiçbir şeyi de ben siklemiyordum.

İki Avans Üçte Biter (Futbolcu)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin