Bölüm 20 • Kötü Biri

965 82 27
                                    

Herkese merhaba, sınavlar bitti ve geldim. Öncelikle 18. Bölümde ufak bir değişiklik yaptığımı bildirmek istiyorum. Arda'nın doğum gününü, yani hikayedeki mevsimi kış olarak değiştirdim. Şubat ayı oldu. Kapağımızı da değiştirdim. Bir süre böyle kalsın sonra yine eski kapağa döneceğim, çünkü vageçemeyeceğim kadar güzel. Sizde görüş bildirin. İyi okumalar...

Son kez dönüp arabanın içinde duran Selim'e baktı.

"İçeri gir." dedi Selim. Sadem onun dudaklarından okuduğu bu emri yerine getirdi ve bahçe kapısını açıp içeri girdi yüzündeki derin gülümsemeyle. Dönüp Selim'e el salladıktan sonra kilit taşlarıyla oluşturulmuş yoldan eve doğru yürüdü. Yürürken ara sıra Selim'e baktığından ayağı yolun kenarındaki saksıya takıldı. Saksı yere devrilirken Sadem son anda düşmekten kurtulmuştu. Selim'e baktığında arabadan indiğini gördü.

"İyiyim!" diye bağırdı sağ elinin baş parmağını kaldırarak "Git artık."

Selim sırıttı ve "Seni seviyorum!" diye bağırıp arabaya bindi. Sadem onun gidişimi izledikten sonra saksıya baktı ve ayağıyla onu olabildiğince itti. Alt komşuları ve aynı zamanda da ev sahipleri  birkaç gün önce şehir dışına çıkmışlardı. Çoğunlukla burada olmuyorlardı ve bu yüzden Sadem de ses çıkarmamaya özen gösterme gereği bulmuyordu.

"Sadem!" dedi bir erkek sesi. Kafasını kaldırıp balkonda duran Deniz'e baktı. Muhtemelen saksının düşme sesine gelmişti. Ama saat çok geç olmuştu ve Deniz'in evde olmasını garip bulmuştu Sadem.

"Neden evdesin?" dediği sıra Eda da belirdi Deniz'in arkasında.

"Hemen eve çık." dedi Deniz. Sonra da içeriye girdi. Sadem Deniz'in bu tavrına şaşırmıştı ve mantıklı bir açıklama kuramıyordu aklında.

"Neler oluyor?" dedi Eda'ya. Eda da asık yüzüyle omzunu silkip içeri girince Sadem daha da meraklandı. Merdivenleri çıkarken aynı zamanda da düşündü. Deniz'in ona böyle davranmasını gerektirecek bir şey yapmamıştı ki. Eve geç gelmiş olma düşüncesiyle saatine baktı. 12'ye yaklaşan bu saatte dönmezdi pek. Evet, biraz geç olmuştu ama bugün Arda'nın doğum günüydü.

Nihayet eve girdiğinde onları salonda otururken buldu. Eda, kapının girişindeki ilk koltukta oturuyordu. Bahar ve Deniz ise onun karşısındaki kanepede yan yanalardı.

"Ne o? Toplantı mı var?" dedi çantasını omzundan indirirken.

"Otur Sadem." dedi Bahar. Sadem'in kaşları istremsizce çatılsada o, Bahar'ın dediğini yapıp Eda'nın yanına oturdu.

"Ne bu haliniz? Bana mı kızdınız? Evet, geç geldim biraz ama partiden sonra Selim ile takıldık biraz. Bugünlük maruz gö-"

"Selim ile görüşmeni istemiyoruz."

Sadem Bahar'ın söyledikleri üzerine anlamsızca güldü.

"Ne?"

"Duydun Sadem. Selim ile görüşmeni istemiyoruz."

"Ne demek bu?" dedi Sadem titrek sesiyle "Ya da durun ya, söylemeyin. Söylediğiniz şeyin bir anlamı yok. Odama gideyim ben." Sadem dolan gözlerini kırpmamaya özen göstererek ayağa kalktı.

"Sadem." Deniz Sadem'in kolunu tuttu. "Bunları öylesine söylemiyoruz."

Sadem kolunu Deniz'in elinden kurtardı.

"Söylemeyin!" dedi sesini yükselterek. Ardından yine Deniz'e döndü "Anlamıyorum, birkaç gün önce beraber değil miydik? Selim ile herhangi bir sorunun yoktu, hatta..."

"O kötü biri Sadem." diye sözünü kesti Bahar onun.

"İlk kez gördüğün birinin iyi ya da kötü olduğuna nasıl kanaat getirirsin?! Allah aşkına ne yapıyorsunuz siz? Şaka falan mı bu?"

SademOpowieści tętniące życiem. Odkryj je teraz