꧁14 ~ Kabus꧂

3.4K 239 24
                                    

《14. BÖLÜM: KABUS》

Gitmek ya da kalmak... Neden birini önemsediğim zaman o kişi yapmak istediğim şeyde söz hakkı elde ediyormuş gibi hissediyordu? Bunu istememiştim. Leodra'yı önemsesem bile bileğime sarılıp gitme demesini ön görememiştim. Bunu önceden anlasaydım bu şansı ona vermezdim.

Bileğimi kendime çekmek istedim. Tek yapabildiğim yutkunmak oldu. Sakince ona doğru bir adım attım. Belki dediği gibi gitmemem gerekiyordu ya da belki de gitmem gerekiyordu, generali yakalayıp yıldız halkına ihanetten dolayı öldürmem...

"Gitmek istediğini biliyorum, içten içe bana kızdığını da ama onu öldürünce eline geçen tek şey kan olacak. İnan bana o pislik için elini kirletmeye değmez." Tek kelime etmedim. Zamanın beni kırbaçlamasına, acıma bir yenisini eklemesine izin verdim. Bana verdiği nedenin ileride umursayabileceğim bir neden olduğunu sanmıyordum. Ne de olsa savaş gittikçe yaklaşıyordu.

Yaralı omzunu tutarken bir yandan da o omzundan uzanan eli bileğimi sarmıştı. Elime kendime çeksem canı ne kadar yanardı? Canı mı yanardı onu umursamayışım mı? Soğuk bir surat ifadesiyle bileğimi kendime çekip Alaric ve Derek'e yöneldim. Sonrada ağabeyime sıkı sıkı sarıldım. Alacağım tepkiyi kestirememiştim. Ardından beni ağabeyim beni epeyce şaşırttı. Alaric Forestgreen dokuz yılın ardından bana ilk defa sarılmıştı.

"Gitmemiz gerek." Tanımadığım tek kişi olan çocuk bizi uyardığında Leodra ve Derek'in sessiz kalması garip hissettirdi. Büyük ihtimalle Derek, bir şey düşünemeyecek kadar yorgundu; Leodra, ise onu görmezden gelmemden ötürü çekiniyor olmalıydı.

Başımı salladım ve ağabeyimin koltuğunun altına girdim. Berbat haldeydi.  Baya hırpalanmıştı ve ben de onu güvenli bir yere götürmek istiyordum.

Melanie eşyalarımı alırken etrafa bakmak midemi bulandırdı. Kan her yerdeydi ve en kötü yanı ölü bedenlerdi. Ölümün kokusu yerlere sinmiş olmalıydı ve burası bir mezarlığa dönmüştü. Bundan sonra ne yapacağımdan emin olamadığım için sadece burayı terk etmek istiyordum. Rahatlığım aslında planları hayatın benim yerime yapacağını bilmemdi. Şimdilik ne yapacağımı düşünmüyor olmamın sebebi buydu.

Her şey sonrasında daha da kolay olmuştu. Hızlıca hanı terk etmek için harekete geçerken kimseden ses çıkmadı. Çıkmak için kapıya yürüyorduk ama sessizlik içinde bir hareketlilik oldu. Alaric'in öteki tarafından bir asker bize saldıracaktı ki adını hala bilmediğim çocuk elindeki kılıçla etrafında döndü hemen yanındaki adamın boynunu kesti. Durduğum o an çocuk bana adını söyleme fırsatı bulmuştu.

"Salvador" Elini uzattı. Az önce öldürdüğü adama baktım ve tekrar onun yüzüne odaklandım. Surat ifadesi sabitti. Ne düşündüğüne karar veremeyerek elini sıktım. Bir katilin elini tuttuğumu bilmek bile kanımı dondururken tokalaştık.

"İzella" Ona ismimi söylemeden az önce bir katil olmaya ne kadar yaklaştığımı fark ederek Leodra'ya kısa bir bakış attım. Omzundan sızan kan beni rahatsız etti. Onun beni duymayacağından emin olmaya çalışarak adımı fısıldadım. Beni duymamayı başarmamın tek nedeni Salvador'a olan mahcupluğumdu. Çocuk gülümsedi, az önce birini öldürmemiş gibi. Gülüşü hafiften yamuktu. Yüzünde tereddütten hiç izi yoktu. Şaşkınlıkla karşılık verdim. "Memnun oldum."

Yüzüne bakakaldığım için olsa gerek Derek benim yerime Alaric'in kolunu tutunca Salvador da diğer kolunun altından yakaladı. Melanie önden Freya ile ilerlerken Leodra da beni belimden yakaladı. "Gidelim artık İz." Mavi gözlerine baktığımda beni kendine hapsetti. Ardından hızlıca dışarı itti.

Sinirlerim bozulmuş olmalıydı ama dışarı çıkınca soğuk rüzgarın yüzüme çarpması nerede olduğumu bana hatırlattı. General'in neredeyse yakalayabilirdim. Yada yakalayamazdım bilmiyordum. Ama artık kendime gelmem gerekiyordu. Salvador'a bakıyordum ve onun katil olmadığını bilmeliydim. Gölgeler, dünyanın işleyişine karışan yaratıklardı. Bu yüzden seçilmiştim. Onları durdurmak için.

DOĞANIN ŞARKISI VE EFSANELERDEKİ DANSHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin