Kuzey: Şile'ye girdim az önce. Sen atla bir taksiye yemeğe gel diyecektim. Madem derslerin çok...

Şimal: Yok... Bitti... Ben çıkarım hemen... Geleceğini neden haber vermedin?

Kuzey: İzin almam mı gerekiyordu, dedi sesine ciddi bir hava katarak.

Şimal: Yok abi, estağfurullah. Yani şaşırdım birden. Neredesin, diye sorarken aklında sadece tek şey vardı...

***

Nazlı: Abicim anlatamıyorum galiba, midem ağrıyor, ilaç alıp geleceğim.

Görevli: Bende anlatamıyorum galiba. Saat altıdan sonra mazeretin olmadan yurttan çıkamazsın.

Nazlı: Çattık yahu. Mazeretim var işte anlamıyor musun? İlaç alacağım diyorum, dedi elini beline koyup. Sinirinden midesi yetmiyor başı da zonkluyordu. Yarım saat evvel geçer diyerek kendini avuttuğu için kızıyordu.

Görevli: Bir saat sonra revirde ki arkadaş gelir, bekle biraz.

Nazlı: Ben bekleyeceğim ama midem izin vermiyor. Ya git sen al o zaman. Al parasını, diyerek elindeki parayı uzattı.

Görevli: Başka karın ağrın var mı?

Nazlı: Yok karnım değil, midem ağrıyor.

Görevli: Birde dalga geçiyor. Ben görev yerimi bırakamam.

Nazlı: Valla bende çıkarım o zaman.

Görevli: Çıkarsan geri almam. Sabırlı ol diyorum, sık dişini biraz. Revirdeki arkadaşın eve kadar gitmesi gerekti. Gelir az sonra.

Nazlı: Ya bana ne kardeşim. Valla ben çıkıyorum, öyle de bir alırsın ki beni içeriye geri aklın hayalin durur. Sen beni içeri alma bende neler yapıyorum gör, dedi elini beline koyarak. Artık ikisi de iyice gerilmişti. Yurdun görevlisi daha fazla uzatmamak için sinirli parmağını salladı;

Görevli: Arka sokaktaki eczaneye gitmen için tam yirmi dakikan var. Geldin geldin, gelmedin...

Nazlı: Yirmi dakika sonra buradan geçerken seni tekrar görmek zorunda olmak çok kötü... Çünkü midemi daha çok ağrıtıyorsun, diyerek merdivenlerden zıplayarak indi. Hızlı hareketlerle kaldırımdan yürüdü. Yan sokakta ki eczaneye vardığında adam çoktan kepengi kapamıştı. Kapıdaki kalfa çocuğa seslendi:

Nazlı: Ablası ilaç alacaktım.

Kalfa: Kapadık abla, nöbetçi eczane ileriki sokakta, dedi parmağıyla göstererek.

Nazlı: Lanet olsun, dedi ayağını yere hızla vurarak. Devam etti: Ya ne olur kaldırsan kepengi, versen ilacı.

Kalfa: Yok, kesin talimatı var abimin. Nöbetçi saati başladı açamam.

Nazlı: Allah kelamı mı? Bozulmaz mı o talimat yani?

Kalfa: Veremem abla. Allah Allah, bela mısın? Git, iki adım yer oradan al.

Nazlı: İyi ya, iyi, diyerek yola bakmadan adım attı. Aynı anda duyduğu fren sesiyle irkilmesi bir oldu.

Kuzey: Hoppp, önüne baksana. Kör müsün?

Şimal: Abi... Abi... Ne oldu? Kaza mı yaptın?

Kuzey: Yok bir şey Şimal. Sen atla taksiye gel, kapatmam lazım telefonu.

Şimal: Abi..., derken kapandı telefon. Aynı anda Kuzey arabadan inip kaldırımda oturan Nazlı'nın yanına gitti.

Kuzey: İyi misin?

Nazlı: Hı hı...

Kuzey: Şuradan su al getir ablana, dedi kalfaya işaret ederek. Yanına çömeldi: Hayır neden önünüze bakmazsınız anlamıyorum ki. Akşam akşam hem canından olacaktın hem benim başımı belaya sokacaktın.

ADI AŞK...Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin