E L E V E N

1.3K 101 31
                                    

biliyorum bölüm çok geç geldi ve biliyorum bölüm çok kısa, fakat bunu bir türlü gelmeyen kıymetli ilham perilerime söyleyin ew

İkimizde bir saat önce yaşadığımız tartışmayı unutmuştuk. O bir saatten uzun bir süredir göğsümde yatıyordu ve işaret parmağı bedenimin üzerinde daireler çiziyordu. Dudaklarımı bir kere daha yumuşak saçlarına bastırdım ve kokusunu bir kere daha içime çektim.

Onunla arada sırada tartışsam da onsuz bir an ile geçiremiyordum. O benim papatyamdı ve ona bu şekilde davranamazdım. Yumuşak çenesinde baş parmağımı gezdiriyor ve oradan dudağına dokunuyordum. Yüzündeki her bir nokta fazla mükemmeldi.

Özellikle benim için.

"Özür dilerim." Konuşurken dudaklarım alnına çarpıyordu ve bu muhtemelen onun huylanmasına neden olmuştu.

Güldü. "Bunu daha kaç defa tekrar etmen gerekiyor Justin?"

Omuz silktim. "Kendimi suçlu hissetmeyi kesene kadar."

Doğrulup benimle aynı hizaya geldi ve ellerini yüzümün iki yanına yerleştirdi. "Suçlu değilsin ve hissetmeni de istemiyorum. Gerçekleri söylemek suçlu hissetmeni sağlamasın."

Tekrardan saçlarına dokunan dudaklarım içimin titremesine neden olmuştu ama içimi titreten tek şey onu öpmem değildi.

Az önce söyledikleri aklımdan çıkmıyordu.

ELLIE

Justin'in bana sandığımdan daha da fazla değer verdiğini bugün fark etmem biraz aptallık olmuştu. Gözleri doluyken ve sürekli sen öldüğünde ben ne yapacağım diye bağırıyorken çaresizliğini görmüştüm.

Yaşananların hepsinin unutulmasını istiyordum çünkü her hatırladığımda onun gözlerindeki bakışı hatırlıyor ve kendimi berbat hissediyordum.

Daha fazla düşünmek ve daha fazla berbat hissetmemek için aklıma gelen ilk şeyi gerçekleştirdim.

Ellerimi Justin'in omuzlarına yerleştirdim ve ne olduğunu anlamasına izin vermeden bedeninin sırt üstü yatağa düşmesini sağladım. Yüzündeki şaşkınlık ifadesi görülmeye değerdi. Konuşmasına dahi izin vermeden onu öptüm.

Tam kucağında oturuyor ve dudaklarımı tam dudaklarına bastırıyordum.

Madem ölecektim öyleyse hatırlayacağım bir an yaşamak istiyordum ve şimdi de yaşadığım an asla unutmayacağım bir andı.

"Aman Tanrım Ellie."

Justin ellerini belime yerleştirdi ve onu biraz daha hissetmemi sağladı.

Justin biraz daha rahatlatmak amacıyla doğruldu ve beni biraz daha kucağına çekti. Şimdi birbirimize dolanmış haldeydik ve dudakları tam boynuma çarpıyordu.

"Hissetmeni istiyorum Ellie Dolley. Yanındayken kalbimden geçen duyguları, aklımda dolaşan cümleleri."

Tüylerimi diken diken eden şey konuşurken boynuma çarpan dudakları değil, söylediklerinin kalbime işlemesiydi. Justin sadece yaptıkları ile kalbime dokunurken masumluğu ile söylediği bütün cümleler kalbime işliyordu.

Sanki bu yaptığı kıpkırmızı bir yastığı nakışlar ile süslemek gibiydi.

''Sana ne kadar muhtaç olduğumu fark etmeni istiyorum Ellie.'' dudaklarını boynumda nabzımın attığı yeri buldu.

''Kalp atışlarını değiştiren tek kişinin ben olabileceğini bilmeni istiyorum.'' dudaklarını tam oraya bastırdığında derin bir nefes aldım. Kalbim çok fazla hızlı atıyordu ve göğsümden fırlayıp gidecek diye korkuyordum.

''Karga ile kelebeğin aşkı bu.'' dudakları dünya ile bağlantımı kesse bile söylediklerini duyabiliyordum.

Bir yandan dudakları ve dişleri, işine devam ederken bir yandan da birkaç şey mırıldanıyordu. Vücudumda gezinen elleri tişörtümün eteklerini kavradığında onu çıkarması için kollarımı yukarı kaldırdım. Ve her şey onun gözleri önüne serildi.

''Karga, ağaçların arasında ötüyorken, bir kelebeğin hemen yanına konduğunu görmüş. Kelebek o kadar güzelmiş ki, onun kanatlarındaki renkli desenlere hayran kalmış.''

Parmakları, giydiğim pantolonun düğmesine ulaştığında ustaca bir hareketle onu da açtı.

Tanrım, bu yaptığımız her neyse sonu doğru yere gitmiyordu.

''Oysa kendi kanatları siyahmış. Simsiyah.''

Hangi hikayeyi anlattığını bile bilmiyordum. Dikkatimi çeken tek şey onun da tişörtünün, diğerlerinin yanına gönderilmiş olmasıydı.

Beni hızla ters çevirdiğinde, şimdi sırtı yatağa değen ben olmuştum. Ve o ise, üzerimde hiç hoş olmayan bir pozisyonda duran kişiydi.

''Ona aşık olmuş. Ona ve onun desenli kanatlarına.''

Dudaklarını karnımın çevresinde bir daire çizerken, diğer eli hala belimin altında duruyordu.

''Güzel kelebek akşama kadar karganın yanında durmuş. Ertesi sabah geleceğine söz verdiğinde, karga onun gelmeyeceğini biliyormuş. Kelebek yarın ölecekmiş.''

Bacaklarımın iç kısmında dolanan elleri pek iyiye işaret değildi, nefes alıp vermekte zorlanıyordum ve gözümün önünde yıldızlar uçuşuyordu.

Ama o, hala hikayesini anlatıyordu.

''Karga ile kelebeğin aşkı hiç olur mu? Kargaya 150 yıl hüzün bu.''

O anda söyledikleri beynimde bir patlamış bir silah etkisi yarattı. Başından beri bizi anlatıyordu ve ben bunu son anda fark edebilmiştim.

Justin Bieber, kendi karanlığında boğuluyordu ve onu kurtaracak tek şeyin rengarenk bir kız olduğunu biliyordu.

to do list :: bieberWhere stories live. Discover now