16.Bölüm: Oyuncak (FİNAL)

11.9K 652 573
                                    

Arkadaşlar, bugün "Aşk Şişesi" hikayemizin sonuna geldik. Çok güzel bir başlangıçtı. Aşk Şişesi'ni bugünlere kadar getiren sevgili okuyucularımıza minnettarız. Siz bizim için çok değerlisiniz. Umarım güzel bitirbilmişizdir. Yepyeni hikayelerimiz geliyor. Umarım onlara da "Aşk Şişesi" gibi değer verirsiniz. Bizi takipte kalın. Final hakkında yorumlarınızı bekliyorum. Şaşıracağınız bir bölüm olmuştur umarım. İyi okumalar...

Elimde telefon, koridorun ortasında durmuştum. Ah Selin... Ne hallere soktun beni... Derin bir nefes aldım. Selin bu oyunu hiç öğrenmeyecekti, öğrenemeyecekti. Kendime çeki düzen verip Göktuğların yanına geçtim. Ortamda hala içle racısı bir sessizlik vardı. Kimsenin konuşmaması beni daha da vicdanımla baş başa bırakıyordu.

Saat sabaha karşı 5 olmuştu. Seren yerde uyurken, Nisa Göktuğ'nun omzuna başını yaslamış uyuyordu.
Nazlı da Emre'nin koluna yaslanmış uyuyordu. Selin'in annesine tekrar sakinleştirici vermişlerdi. Tek uyanık erkeklerdik. Kimse bir çift laf bile etmiyordu. Odadan bir doktorun çıkıp bir şey demesini istiyorduk....
     Odanın içinden bir doktor çıktı, hepimiz ayağa kalktık.
"Yakınları mısınız?" dedi doktor, elindeki dosyaya bakıp duruyordu. Selin'in babası, "Evet, kızım." dedi. O da heyecandan konuşamıyordu. Neredeyse 14 saattir hiç bir doktor açıklama yapmamıştı... "Kızınızın bilinci açıldı. Geçmiş olsun. Normal odaya alacağız..." dedi o an mutluluktan içim içime sığmamaya başladı. "Ama kızınız geldiğinde vücudunda ve yüzünde darp izleri vardı." dedi doktor. İşte... Elinde sonunda öğreneceklerdi ama bu şekilde öğrenmelerini istemezdim...
"Darp izleri mi?" dedi Selin'in babası. Sesini yükseltmişti. "Tekrardan geçmiş olsun." dedi doktor ve tekrar odaya girdi. Selin'in babası bize döndü. "Selin'i kim getirdi buraya?" diye bağırdı. Bağırışı öyle güçlüydü ki kızlar da uyandılar. Öne çıktım. "Ben, ben getirdim." dedim, sesim titriyordu. Selin'in babası üstüme doğru yürümeye başladı. Ben de geriye doğru adım atıyordum. "Kimsin sen? Kızıma ne oldu?" diye bağırdı. Emre, Selin'in babasının koluna yapıştı  "Tamam Nihat amca, sakin ol." diyordu. Sesli bir şekilde yutkundum. "Selin ile biz... Biz arkadaşız. Arkadaştık... Arkadaş olduğumuz için de... Arkadaşız yani." dedim. Saçmaladığımın farkındaydım ama ne diyebilirdim ki şuan. Selin'in babası daha güçlü bir ses tonuyla, "Dalga mı geçiyorsun benimle? Ne oldu kızıma? Söyle yoksa şurda seni öldürürüm!" dedi ve yırtılmış tişörtümü tuttu. Nefes alışverişlerim arttığında, kalp atışlarımda hızlanmıştı. "Ben onu gördüğümde, yüzü öyleydi. Benimle alakası yok. Bilmiyorum hiçbir şey." dedim ve tekrar yutkundum. Babası tişörtümü bıraktı. Bende tişörtümü çekiştirerek nefesime hakim olmaya çalıştım. Kızlar, bize şok olmuş bir şekilde uykulu gözlerle bakıyordu. Ortamın ciddi ve gergin havasını, Selin'in sedyesinin kapıdan çıkarılması bozdu. Kızlar ayağa kalktılar. Biz de sedyenin başına geldik. Selin'in gözleri kapalıydı. Yüzünde tırnak izleri vardı. İlk Nisa olmak üzere, Selin'in yüzündeki izleri görünce eliyle ağzını kapattı. Selin'in babası, kızının elini tutuyordu sadece. Selim ise sedyeyi doktorlarla birlikte itiyordu. Kızlarla biz sedye önümüzden giderken arkalarından bakıyorduk. Sedye gözden kaybolduğunda sırtımı duvara çarparken buldum. Emre ve Göktuğ önümde durmuş söyleniyorlardı.
"Selin'in hali ne?" diyerek söze başladı Emre, daha sonrası da koluma sertçe vurdu. Bir yandan Göktuğ kollarımı tutarken bir yandan da kızlar arkadan bir şeyler diyordu... Göktuğ'nun kollarımı tutmasına gerek yoktu... Haksızdım... Zaten istesem de bir şey yapmazdım.
"Cevap versene Melih! Cevap versene." dedi Emre ve yüzümde ağır bir acı hissettim. Kızlar çığlık atmaya başlamışlardı. Yanağımı tutarak Emre'ye baktım. O da elini sallıyordu.
"Sakin ol oğlum. Bu bize daha lazım. Hakim ol kendine." dedi Göktuğ, Emre'ye bakarak. Seren'de yanıma gelip beni ayağa kaldırdı.
"Ne yapıyorsunuz siz? Selin şuan hasta. Siz kavga peşindesiniz! Güvenlikleri başımıza salmayın şimdi gidin dışarda ne yapıyorsanız yapın!" diye bağırdı Nazlı. Bu, tartışmanın son cümlesiydi. Emre ve Göktuğ hava almak için dışarı çıkarken, kızlarda yüzüm için buz getirmeye gittiler. Hastane koridorunda yalnız başıma ayağımı yere vurup çekiyordum. Tıpkı sabah Selin ile yaptığımız gibi...

AŞK ŞİŞESİWhere stories live. Discover now