3.Bölüm

102K 4K 377
                                    

Medya: Minel Çağan (Giydiği elbisesi)


Yorumlarınızı bekliyorum canlarım! İlginiz için çok çok teşekkür ederim!


***


Eski kabadayılar mert adamlardı. Kükreyişleri ile dünyayı ayağa kaldıran ve haksızın pençelerinden mazlum haklıları kurtaran adamlardı. Fakat her iyi şeyin bir kötü karşılığı olduğu gibi gözdağı veren, hırpalayan ve birçok gereksiz racona gerek duyan kabadayılar da vardı.


Hayatları hep beladan ibaretti ve bu sebepten birçoğu evlenmeyi bile düşünmemişti. Bir eş sıcaklığını tatmamış ve bir çocuk mazlumluğunu yaşayamamış adamlardı bazıları. Bazıları ise gözlerini karartıp inatla yuvasını kuranlardı. Ama çoğunluğu namuslu kadından ziyade daha çok aşüfte ve çıkılmaz yolun yolcusu olan kadınları almışlardı hayatlarına.


Hafif ve basit kadınları değil o yollu fakat ağır kadınlarla birlikte olmuşlardı. Kimisi pavyon köşesinden, kimisi her hangi bir genelevden bir kadını katarlardı ömürlerine. Çocuk istemez, evlilik düşünmez sadece salt bir şekilde severlerdi. Sevmeseler bile saygı duyar ve saygı duyduğu sürece yanlarında tutarlardı.


Cesur Yenerler... Zamanının önde gelen ve saygı duyulan kabadayılarından Kadırgalı Tayfun'un oğluydu ve babasının namını yeniden etkileyici bir şekilde salıyordu dört bir yana. Babası gibi birçok kez gözaltına alınmış fakat içeriye hiç girmemiş olması ile korkulan bir tip olmuştu.


Aslında Cesur birçok kabadayı ve yeraltı âleminin baronlarını elinde oynatıp racon keserek onları yerle bir etmişti. Etrafta korkulan adam olmasına rağmen aslında hiçbir zaman kendi işinde olana karışmamıştı. Sadece çocuk tacirliği yapıp ortalıkta adamım diye dolanan birçok adamın adını silmişti defterden. Her semtin bir kabadayısı vardı ve İstanbul'un tek şahı vardı o da Cesur idi. Sürekli bilindik yerlerde istikamet etse de İstanbul'un en ücra köşeleri, en izbe sokaklarında bile bilinir tanınırdı.


Cesur usulca ellerini demir metallere bastırdı ve omuzları geriye itip aşağıdaki kalabalığı izledi. Zengin adamların, güzel giyinmiş ve özenli kadınların yemek yerken muhabbet etmelerini izledi. İstanbul'un en gözde mekânlarından olan Kor Kızıl'ın sahibiydi. Yerin altında yüksek sesin yalıtımı yapılmış bir eğlence mekânı, gün yüzünde ise zenginlerin uğrak durağı olan restoran olarak işletiliyordu. Geceleri ayın karanlık yüzü gibi bilinmez bir mekâna dönüşüyordu ve sadece belirli kişilerin girdiği ve onların da üyeliğinin olmadığı sürece giremeyeceği bir gizli dünya beliriveriyordu yeraltında.


Bileğine taktığı siyah kehribarı avucunun içine aldı ve hafifçe sıkarak gözleri yeniden kapıya dikti. Aklında tek bir isim vardı; Minel! Genç kız güzeldi, fazlası ile güzeldi hem de. Rima'nın davetinde onu ilk gördüğü an geldi aklına. Sürekli gülüyor, ailesi ile güzel vakit geçiriyordu. Sonrasında onunla konuştuğunda içini yakan bir his belirmişti. Tutku! Derin bir nefes aldı ve tekrar sandalyeye oturdu.


Genç adam karşısında korku ile titreyen, ellerini birbirine kenetlemiş adama bakarken hafifçe burnunu çekti. Kahverengi gözleri, keskinlikle koyulaşmış adeta siyah kuyuya dönüşmüştü. Avuçlarını gergince aralık bıraktığı bacaklarına dayadı ve öne doğru eğildi.

KOR KIZILI #wattys2022Where stories live. Discover now