Bölüm 24: Maskeler

Start from the beginning
                                    

"Cevap vermek zorunda değilsin. Seni utandırmak istememiştim." dedi Cenk, öne eğdiğim bakışlarımı kendisine doğru çevirmeme neden olarak.

"Duymak istiyorum." dedim, birkaç saniyedir tutuğum nefesimi atmosfere saldıktan sonra. Ardından "Doğrusu, bu işin başından bu yana seninleyiz ve haklı çıkmadığını hatırlamıyorum. Eğer, bilmem veya beni uyarman gereken bir konu olduğunu düşüyorsan. Bilmek zorundayım." diye ekledim. Söylediğim her bir kelimenin arkasında duruyordum.

"Kızdıktan sonra ve bağırmaya başlamadan hemen önce birkaç saniye düşünmeni istiyorum. Söz mü?" diye sordu Cenk. Dudakları muzip bir gülümseme ile kıvrılmıştı.

"Söz." diye yanıtladım, bakışlarını yine benim bakışlarıma kenetlemiş olmasının güveni içerisinde.

"Ilgaz'ın malum geceyi tamamen hatırlayamadığını düşünmüyorum. Senin hatırlamanı istemiyormuş gibi geliyor ve bunun ne kadar korkutucu durduğunun farkındayım." dedi Cenk, tepkimi ölçmek için kısa bir ara vermeden hemen önce ve ardından "Bunu, iki hafta önce fark ettim. Her şey en başından bu yana yeterince tuhaftı; fakat asıl tuhaf olan, o akşamı bir şekilde hatırlayamıyor oluşunuz değildi. Aynı zamanda tüm olası somut kanıtların da ortadan yok olmasıydı." diye ekledi.

"Anlamıyorum. Hangi kanıtların?" diye sordum, Cenk'in benimle daha açık konuşmasını arzulayarak.

"Neredeyse bir yarım günü birlikte geçiriyorsunuz ve geride ne bir fotoğraf ne de bir telefon konuşması bırakmıyorsunuz. Kimse sizi görmüyor bile. Belki anlaşılabilirdi ama sen anı defterine bir şeyler yazmış olsaydın ya da birkaç fotoğrafın olsaydı telefonlarınızda, bunları kim zamanından önce, aynı gün içerisinde yok edebilirdi?" diye sordu Cenk, sabırsızlığı gözlerinden okunurken.

"O gece tüm yaşananları bilen biri... Ama o gece yalnızca Ilgaz'la ikimizdik." diye cevap verdim ve hemen ardından düşüp beynimin ücra köşelerinde yankılara neden olan jetonla ufak bir inilti çıkartarak "Ilgaz'ın geriye kalmış olabilecek her şeyi yok ettiğini mi düşünüyorsun?" diye sordum.

"Evet ama nasıl olduğu konusunda bir ilerleme kaydedemedim." diye cevap verdi Cenk, tahminimin onda yarattığı muzaffer bir edayla.

"Bana yine de o kadar mantıklı gelmiyor. O zaman Ilgaz, notları neden yok etmedi? Bizi neden o ahşap kulübeye götürme zahmetinde bulundu?" diye sorarak bir açıklama daha bekleyen bakışlarımı Cenk'e yönelttim.

"Bu yüzden tamamıyla dürüst olduğunu düşünmüyorum; fakat bir kısmını gerçekten, Ilgaz da hatırlamıyor olabilir veya daha sonrasında, mesela siz bu son notu bulmadan hemen önce olayı aydınlatmış ve senin hoşuna gitmeyeceğini fark etmiş de olabilir." dedi Cenk ve ardından "Her ne kadar sen oyunu sonradan birkaç defa okumuş olsan da, Ilgaz bu oyuna nereden baksan altı ayını yatırmış durumda ve notlarda bulduğunuz satırlar, ona, senden çok daha fazla şey ifade etmeli. Bu yüzden artık tüm olanları geride bırakmanızı istemiş olması bile çok mantıklı geliyor bana; çünkü bir adım sonrasında -bu olayı sen de aydınlattığında- seni kaybetme riskini göze alamıyor." diye bitirdi Cenk. Nefes nefese kalmıştı.

Anlattığı ihtimaller zincirini Ilgaz'a konduramamak mı yoksa Cenk'in haklı çıkabilecek kadar mantıklı konuşmuş olması beni daha çok sarsmıştı karar veremiyordum; ama Ilgaz'ın zihnimdeki profili çok farklı bir yerde oturuyordu artık.

"O gece yaşananları nasıl çözmüş olabileceğini aklım almıyor. Sonuçta hepimiz aynı adımlarla aynı yolları arşınlamadık mı?" diye sordum Cenk'e, daha fazlasını duyma ihtiyacı içinde.

"Ilgaz'ı ne kadar tanıyoruz ki? İpek dışında başka yakın olduğu kimi biliyoruz? Ailesiyse başka bir muamma. Ayrıca gecenin bir kısmı O'nun arabasında geçti ise ve en iyi kanıtlar ondaysa yok etmesi zamanını bile almamıştır." diye cevapladı Cenk, huşu içerisinde.

SinesteziWhere stories live. Discover now