10. Bölüm

5.5K 368 149
                                    

Sehun bana arkadaşlığı, aşkı, bağlılığı ve en önemlisi şimdi vazgeçmemeyi öğretmişti. Sehun benim hayatımın dönüm noktasıydı. Bildiğim çoğu şeyi onu sayesinde öğrenmiş, çoğu hissi onunla tatmıştım. Acının çoğunu, sadakatin ne olduğunu ve aşkın doruğunu tattırmıştı. Ona çok şey borçluydum.

Ve şimdi bana hiç olmadığım kadar mutlu olmayı öğretiyordu. Onun yanındayken acı çektiğim kadar mutluydum da hep ama bu seferki farklıydı. Sadece mutluluktu bu. Acılar olmadan, devamını düşünmek ve vicdan azabı çekmeden olan mutluluktu.

Gözlerimin içine bakarak seni seviyorum dediğinde afallamamıştım. Çünkü Sehun hikayeyi anlatırken öyle çok hissetmiştim ki sevildiğimi belki tüm hayatım boyunca bunu ilk hissedişimdi. Sehun'a dair olan her şey zihnimde yıkılırken aynı hızda yeni bir Sehun yerleşmişti oraya.

Sehun anlatırken hissettiğim diğer bir şey benimde en az onun kadar kör olduğumu fark etmemdi. Sadece ben değildim aşık olan ve kör olan. Sadece kendi derdime düşmüş gibi davranırken Sehun'un yakınlıklarını sadece arkadaşlığa yormuştum. Beynim o kadar fazla kendini beni sevmediğine şartlamış olmalıydı ki bundan şüphelenmemiştim bile.

"Luhan?" Sehun'un başımı göğsünü yaslayıp beni sıkıca sarmaladığı an bende ortamdaki sessizlikten yararlanıp düşüncelere dalmıştım ve beni düşüncelerden ayıran Sehun'un bir eliyle saçlarımı okşarken adımı söylemesi olmuştu.

"Efendim Sehun." Başımı hafifçe kaldırıp güzel yüzüne baktım.

"Hazırlan."

"Neden?"

"Yeniden Busan'a gideceğiz." Gözlerimi büyüterek kollarından ayrıldım.

"Hayır. Oraya tekrar gitmek istemiyorum." Sehun kahkaha attıktan sonra beni kendine tekrar çekti.

"Aklından geçenleri sil. Sadece tatil için. Geçen sefer içine sinmeyen her şeyi bu sefer düzelteceğiz. Ve... Otostop yok." Rahatlayarak iç geçirdim.

"B-Ben sandım ki..."

"Biliyorum ama artık Seohyun yok. Sadece sen varsın." Cümlesini tamamlayıp dudaklarıma ufak bir öpücük kondurmuştu. Geri çekilip bana baktığında yanaklarıma kanın toplanmasına engel olamamıştım.

"Utandın mı sen?" yanaklarımı sıktırıp gülümserken bakışlarımı kaçırmıştım.

"Ş-Şöyle aniden öpme!" titreyen sesimle elimden geldiğinde cevap vermeye çalışmıştım.

"Neden?" Sehun yüzünü düşürüp dudaklarını büzdüğünde paniklemiştim.

"Ya-yani utanıyorum."

"Ne yapmalıyım? Öpmeden önce haber mi vereyim mesela." Anında yüzüne yandan bir gülüş eklenmişti. Az önce dudak büzüp üzgün görünen o değildi sanki. Yine değişken Sehun karşımdaydı. Bu halini özlemiştim.

"Belki..." Hala yüzüne bakmadan etrafa bakınmakla meşguldüm. Özellikle tavana... Tavanımda süslemelerin olduğundan hiç haberim yoktu mesela. Yeni öğreniyordum.

"Seni şimdi öpeceğim." Beni ensemden çekip dudaklarımızı buluşturduğunda gözlerim kocaman açılmıştı. Dudaklarını sakin bir şekilde hareket ettirirken gözlerimde sakinliğine uyup kapanmıştı.

Yavaş, kısa ve yumuşaktı öpücüğü sadece beni alıştırmaya çalışıyor gibiydi. Kısa sürse de dudaklarımın karıncalanmasına yetmişti bile.

Geri çekildiğinde yandan bir şekilde gülümsedi.

"Bu şekilde mi?" elimi yanaklarıma bastırıp içimdeki nefesi dışarı seslice bıraktım. Burası fazla mı sıcak olmuştu?

TWENTIETHHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin