9. Bölüm

4.9K 419 257
                                    

"LUHAN!" Sehun bana bağırıp koşarken bende taksilere doğru koştum. Kendimi içine atıp istasyona dediğimde araba hareket etmişti. Başımı çevirip baktığımda Sehun'un hala koştuğunu gördüm. Taksi hızlanınca Sehun'da koşmayı kesmişti.

"Özür dilerim Sehun." Seni ikinci kez bırakmak zorunda kaldığım için özür dilerim... Ama benim yüzümden kızaran gözlerine bakacak yüzüm yok...

Ona o şekilde bağırıp çağırdıktan ve hatta istemeden suçladıktan sonra hemen yüzüne bakamazdım. Önce içimde kendimi affetmem lazımdı. Hem onun söyleyeceklerine de hazır değildim. Ya beni hayatından tamamen çıkarmak istediğini, ona aşık biriyle arkadaş olamayacağını söylerse ben ne yapardım. Bunun olduğunu bilsem de yüzüme söylemesini kaldıramazdım. Bu şekilde bilmek beni daha çok yıkardı. Tüm duvarlarım bir bir yıkılırken Sehun söyleyeceklerine hazır değildim.

"Delikanlı sanırım senin arkandan koşuyordu. Tanıdığın mı?" taksici aynadan gözlerini bana dikip sorarken gözlerimi devirdim.

"Yani o kadar süre arkadan koştu. Kardeşin falan mı? Ya da kız kardeşine falan mı bir şey yaptın? Bak belalı bir tipse benim bir suçum olmadığını ona söyle, tamam mı?" cevap vermeyip başımı yola çevirdim.

"Hem sen neden ağlıyorsun?"

"Lütfen devam edin!" geveze bir taksiyi isteyeceğim son şey bile değildi. Yalnız kalıp kendimi dinlemeye ihtiyacım vardı.

****

307 mesaj, 112 cevapsız arama... Telefonumun ekranındaki bildirimlere bakıp geri yatağa bıraktım.

10 gün olmuştu. Sehun'a aşkımı itiraf edip, onu bırakalı tam 10 gün olmuştu. Ve bu 10 günde Sehun defalarca kez aramış mesaj atmış ve kapıma gelip saatlerce zile basmış açmamı istemişti. Hiçbirine tepki verememiştim. Aradığında reddet tuşuna bile basmamış, mesajlarını açmamış hatta adımı ve kapıyı açmamı söyleyen sesini dinlemiş, bazense kapı deliğinden onu görebildiğim kadar izleyip saatlerce ağlamıştım.

Ne istediğini anlayamıyordum artık. Beni görmek istemediğini söylemek için bu kadar çabalamazdı. Belki de benimle hala arkadaş olacağını ama hislerimden vazgeçmem gerektiğini söyleyecekti. Ama ben onu sevmekten vazgeçemezdim ki...

Günlerdir bütünleştiğim yataktan kalkıp banyoya ilerledim. Gözlerim şişmiş ve altları torbalarla dolmuştu. Yüzüm desen kilo verdiğim için daha da küçülmüş ve çökmüştü. Savaştan çıkma gibi olan saçlarıma ise hiçbir şey demiyordum bile. Elimi yüzümü yıkayıp salona geçtim.

Sehun bugün hiç gelmemişti. Gelmesini istiyor muydum? Evet. Peki, yüzünü görüp ona sarılmak ve bana gülümsemesini istiyor muydum? Hem de deli gibi. Ama o kapıyı açıp kendimi ona bırakamıyordum. Kendimi hala affetmemiştim ve hala korkuyordum.

Öğlen olmak üzereydi ve Sehun çoktan gelmiş olmalıydı ama hala ortalıkta yoktu. Vazgeçmiş olabilir miydi? Hiçbir şekilde bana ulaşamadığı için kızıp peşimi bırakmış olabilir miydi?

Beni düşüncelerimden ayıran çalan zil sesi olmuştu. Heyecanlanıp koşarak kapının deliğine gözümü dayadım. Sehun'u görmeyi beklerken karşı dairedeki yaşlı teyzeyi görmemle hayal kırıklığına uğramıştım. Günlerdir hiç kimseye kapıyı açmasam da içimden bir şey açmamı söylemişti. Kapıyı açmamla yaşına rağmen çok güzel gözüken teyze bana gülümsedi. Karşılık olarak bende gülümsemiştim.

"Ohh Luhan. Nasılsın tatlım?"

"Teşekkürler. İyiyim siz?" değildim. Hiç iyi değildim ama yalan söylemekten kimse ölmüyordu.

TWENTIETHHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin