"Güzel.Çok güzel." dedi menun olmuş bir şekilde Tamer.

Orada olduğunu fark edince elimde olmadan kasıldım.Açık renk saçlarımı yüzümden çekmeden etrafımı inceledim.

Ve etrafımda yarı baygın yatan bedenleri görünce çığlığı basmam bir oldu.

Emir'in ve Kerem'in kolları ve ayakları arkadan birbirine bağlanmış,ikiside yerde yan devrilmiş yatıyordu.Soğuk zeminde hafifçe kıpırdanıyorlar ama verilmiş olan yatıştırıcı yüzünden tam anlamıyla ayılamıyorlardı.O iki dağ gibi adamı böyle çaresiz görmek istemiyordum.Kerem'in şimdi ayağa kalkıp beni azarlamaya kaldığı yerden devam etmesini istiyordum.Emir'in dudaklarının o umursamaz gülümseyişiyle kıvrılmasını istiyordum.Ama onlar karşımda iki büklüm yatıyordu.Kalbim sızlarken,dudaklarım acıyla çarpıldı.Histeri krizine girmeme ve olayları daha da beter hale getirmeme ramak kalmıştı. Beynim hem onları kaybetme hemde Tamer belasının kafasını kopartma düşünceleri arasında gidip geliyordu.

Onların başına böyle bir şey gelmesine nasıl izin verdim?!

Bu içimden yükselen ama dışarıda yankısını bulamayan çığlığımdı.Hiç durmadan,kelimeleri kalbime batırmak istercesine çığlık atıyordu benliğim.
Önce Tamer'i gebertmek sonrada kendimi gebertmek istiyordum.Tamer'in bana acıyı tattırmak için zavallı gibi onları kullanmasına,benim daha öncesinde onlara zarar vermeden karşısına dikilmeyişime...Lanetler okuyordum.Karşımda yatan bu iki adamda masum değillerdi.Birçok hata ve yanlış yapmışlar,birilerinin canını yakmışlardı.Ama şimdi hiçbir günahlarının olmadığı bu hikayede,hem benim hem Tamer'in günahlarını ödüyorlardı.
Hem karşımda yatan adamlardan biri saatler önce dudaklarından tutkuyu tattığım adamdı.Onun çektiği acının benim günahlarımın sebeb olmasına nasıl izin vermiştim?Soğuk ve sert zeminin kaburgalarına verdiği acıyı,kendi kaburgalarımın içinde hissederken nasıl mantıklı düşünebilirdim?

Ağlamamlıydım.Ağlarsam o kazanırdı.
Yalvarmamalıydım.Yalvarırsam o kazanırdı.
Pislikti.Şerefsizdi.Bende öyle olabileceğimi göstermeliydim.Öyle güçlü olmalıyım ki,yerde yatan iki adamın kısa zamanda hayatıma büyük izler bıraktığını unutmalıyım.

Kafamı çevirip bana duygusuz bir yüzle bakan Tamer' en az onun kadar duygusuz bir şekilde baktım.
Ve o an ilk hatasını yaptı:
Şaşırdı.
Sinir krizlerine gireceğimi,dövüneceğimi belki de saldıracağımı düşünmüştü.Hatta bundan emindi.Yüzündeki bu-farklı şartlar altında-komik şaşkınlığa gülebilirdim bile.
"Karşına defalarca çıkıp her seferinde korkudan altına yapacak gibi durmasaydın şu haline inanırdım." dedi o küçümseyici ses tonuyla.
"Düşmanının kim olduğunu bilmemenin verdiği bir korkuydu o,artık birbirimizi tanıyoruz."
Ufak bir kahkaha attı Tamer pisliği.
"Düşmanını emin ol tanımıyorsun kızım."
İşte tüm irademin tükendiği an bu andı.Titredim ve o bunu farketti.
"Şimdiiii neden burda olduğun sorusuna ve seni neden öldüreceğim konusuna gelirsek..." diyerek yürümeye başlamıştı.
"Hayatta tek sevdiğim kadını öldürdün ve onun ihanetiyle yüzleşmek zorunda kaldım" sesi sertleşmişti.
"Allah kahretsin...Senin yüzünden acısını bile çekemedim Aslı'nın.Yanında sevgilisi olması..." öfkeden sesi kısılmıştı.
Birden üstüme hızlıca gelerek beni yerimden sıçrattı ve kafamı saçımdan tutarak deponun zeminine yapıştırdı.Canım yanıyordu ama korkudan tek kelime bile edemiyordum.Bu adam deli değil zırdeliydi.Utanmasa Aslı'nın ihanetinin bile benim yüzümden olduğunu söyleyebilirdi.Çektiği tüm acının sebebi olarak görmüştü beni.
"Sen!Bunun bedelini ödeyeceksin!" diye yüzüme hırladı ve suratıma bir tokat yapıştırdı.Canım yanmıştı ve gözümden bir damla yaş aktı.
O sırada Emir'in uyanık olduğunu farkettim.İşimden bir sevinç dalgası akıp giderken,bagırmak sevinmek istiyordum ki bana gözleriyle bişey anlatmaya çalıştığını farkettim.Gözlerini takip ettiğimde yerde duran küçük çakıyı farkettim ama verdiği ipucu bu kadardı gerisi bana kalmıştı.
Çok düşünmeden çakıyı yerden hızlıca alıp Tamer'in göğsüne sapladım.Şaşkınlık ve acının bize kazandırdığı 2 dakikalık süre içinde Emir ve Kerem son hızla yattıkları yerden kalkıp diğer korumalara yöneldiler.
Kerem sağ dirseğini korumanın yüzüne geçirirken bağırdı:
"Cansu koş!"
Bacaklarımın bana ittat etmesine şaşırarak zeminden kalktığım gibi koşmaya başladım.Koşuyordum koşuyordum ama deponun sonu gelmiyordu sanki.En sonunda deponun kapısını gördüğümde içimde mutlulukla daha hızlı koşmaya başladım.Kapının kulpuna elimi uzatacakken biri saçlarımı arkadan çekti ve çığlığım boş depo koridorlarında yankılandı.

"Bu işin bu kadar uzamasına izin veren bendim" bayılmadan önce kafamdaki hissetiğim keskin acıyla birlikte son duyduğum cümle buydu.

Merhaba sevgili okuyucularım!
Uzun süre oldu farkındayım ama sizlerin hikayemi sevmiş olmanız beni tekrardan yazmaya teşfik etti diyebilirim.Neden bu kadar çok beklediğiniz sorusuna verecek cevabım çok o yüzden sadece hayat şartları demeyi tercih ediyorum.
Hikayenin gidişatına gelince,bu bölümden sonra işler biraz daha kızışmaya ve budaklanmaya başlayacak yeni sırlar ortaya çıkacak.Hikayenin formatı romantizimden biraz daha gerilim ve heycana bırakacak...
Bu arada yorumlarınızı beğenilerinizi eleştirilenizi bekliyorum(emin olun bir daha bu kadar beklemeyeceksiniz! :) )

YasaklıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin