6. Bölüm: ''Ne tür bir salaksın sen, birde yılana isim vermiş.''

Start from the beginning
                                    

''Aynıyız be gülüm.'' Abim kendi çadırını kurmaya gitti. Benim çadır yerde karman çorman duruyordu. El insaf abi, insan ilk benimkini kurar. Yerdeki -çadır için- sopalardan iki tane aldım. Birini Bora'ya verdim. Bora sopayı eline aldı. 

''Gardını al.'' Kendimi şovalye gibi hissetim. İkimizde hazır olduktan sonra çubukları çarpıştırmaya başladık. Yani bir nevi savaşıyorduk. Valla bizim Bora'da iyi sopa tutuyor. Savaş çıkarsa Bora'yı alıp hücüma gideceğim.

''Valla mal bunlar. Arya kırıcaksın çubukları.''diye böğürdü abim. Tabiki abimi takmadım ve oynamaya devam ettim. Çok zevkli lan.

''Şuan dövüşüyorum Gökkoş, sonra gel.'' 

Eyvah! Abime Gökkoş demiştim. Kafamı kıçıma sokup Dünya'ya beni 'Elastik kız' diye tanıtacaktı.

''Ne! Gökkoş mu dedin sen?!'' 

"Açıklayabilirim."dedim ama açıklayamadım. Abim göz devirdi ve yanımdan uzaklaştı. Bora ile savaşımıza devam ettik. Bora'nın sopasını bir hamle ile ileri fırlattım. Bora ellerini havaya 'teslim oluyorum' şeklinde kaldırdı.

''Nihahahaah ben yendim.'' Bora göz devirdi.

''Malesef evet.'' Abim yanımıza gelerek sopaları aldı ve benim çadırımı kurmaya başladı. Ya abi neden hemen alıyorsun? Biz biraz daha oynardık. Abim çubukları dikerken bende Irmak'ın yanına gittim.

''Naber lan,'' Gene çok naziyim very nice very nice.

''Yardım et!'' Bu benden daha kaba çıktı. Cıkcık'layarak Irmak'a yardım etmeye başladım. 

''Arya etleri bir güzel döv, öyle daha güzel pişer.'' Etleri dövmek mi?.. Beynim pert şuan. Neresini döviyim lan ben bunun. Poşetten bir tane et aldım. Eti göz hizamda tutarak etle bakışmaya başladım.

''Et kardeş senden özür diliyorum, seni birazdan döveceğim.'' Etrafıma baktığımda abim ve diğerleri bana gene o mal bakışlarını atıyorlardı. 'Gene başladık ya' diyip göz devirdim. Etleri bir güzel dövdük ve pişirmeye başladık.

 Biz etleri pişiriken gevur birkaç çocuk geldi. Sanırım onlarda piknik yapcaktı. Bunlar mangal filan yellemez. Dangalaklar ne hamak ne top getirmiş zaten. Öyle pikniğin tadımı çıkar. Kesin bu bebeler kamp filan yapmaya gelmiştir. 3 tane daş çocuk ve 2 tanede kadın vardı. Kızlardan biri kafam kadar olan topuklu ayakkabı giymişti. Böğürerek gülmeye başladım. TeAllah'ım ormana topukluyla gelmiş lan, valla mal. Ben o topukluları giyince sünnet olmuş çocuklar gibi geziyim, karı kıvırta kıvırta yürüsün. Ormanda yürüyor birde. Ee, ne deyim artık profesyonel olmuş. 

Etlerin hepsini abim ve Edizler pişirmişti. Birkaç parçayı da uzun ısrarlarım sonucu benim pişirmeme izin verdiler. 

Esmer olan çocuk bu tarafa baktığında eti yellemeye geri döndüm. Bir güzel pişiriyordum. Etlerin  pişirdim. Etleri alıp masaya doğru gittim. Masaya koyduğum an herkes hayvan gibi daldı etlere.

''Gongo çok gozol olmoş olönü soğlok.''dedi Bora. Güldüm.

''Afiyet olsun.'' 

Etleri bir güzel gömdük. Bulaşıkları yıkamam diyip çadırıma yöneldim. Kıyafetlerim mangal dumanından koktuğu için değiştirdim. Çadırdan çıktığımda bizim tayfa iki ağaca ip germiş karşılıklı valeybol maçı yapıyordu. 'Allah' diyip yanlarına gittim.

''Lan bende oynayacağım.'' Abim, ben, Ediz bir grup olduk. Bora, Ayaz, Irmak bir grup oldu.

Ayaz servis kullandı ve top benim bulunduğum tarafa geldi. Topa karşılık veremediğimden sayı onların olmuştu. Zaten kendimi bildim bileli valeybol oynayamazdım. Irmak da bunu bildiği için karşı takımdan olmuştur kesin. Pis şırfıntı... Irmak servis kullandığında top Ediz'e geldi. Ediz manşetle karşılık verip topu karşı tarafa gönderdi. Top Bora'ya gelmişti ama elinde çikolata olduğundan topu karşılayamadı, bu yüzden sayı bizim oldu. Bu sefer Ediz servis kullandı. Top Ayaz'a geldi. Ayaz topu karşıladı ve abime gönderdi. Abim topu tekrar karşıya attı. Böle devam ettik ve kazanan biz olduk. Benim mükemmel(!) oynayışım sayesinde oldu tabiki.

New York'a Giden Çılgın TürkWhere stories live. Discover now