25. Bölüm| "Bana Benzemeye Başlıyorsun."

En başından başla
                                    

Hayatımda gördüğüm en salak, en şapşal, en panik atak, en gerizekalı ve en mal insan olsa da onun gibisini ilk defa tanıyordum. Ayrıca hayatımda gördüğüm en tatlı insandı da.

"Cey-Ceyla?"

Titrek sesinde ki telaş kahkahalarımın bilmem kaç misli artmasına neden olurken elimle ağrımaya başlayan karnımı tutuyordum.

"Öldün mü?"

Her söylediğinde artan gülüşlerimi zorlu bir mücadele vererek en aza indirmeye çalışırken ona cevap vermek için çabaladım.

"Se-sence ö-ölsem şu an se-senin söylediğin sü-süper ötesi salaklıkta ki şeylere kahkaha atabilir miydim?"

Sonlara doğru sesim kahkaha tonundan kurtulurken bende bakışlarımı ona yönelttim.
Bu kadar salakken onu bu kadar çekici görmem benimde o kadar salak olduğumu gösteriyor olabilirdi.

"Ha, ha, ya. Ya tamam yani o zaman yaşıyorsan zerre problem yok demektir. Yani bence ben şey yapabilirim. Şey derken öyle bir şey değil yani asla düşündüğün şeyden değil benim aklımdan bile geçmedi yani. Şey yapıyım bence ben, ben en iyisi gideyim."

Eliyle kapıyı gösterdi.

"Gideyim ben. Aa bak hatta gidiyorum. Haydi selametle."

Derin bir nefes alarak ona seslendim.

"Tüm gün boyunca seni şey yapmamı istemiyorsan çabuk buraya şey yap."

Söylediklerime kaşlarım çatılırken şaşkınlığımı nasıl tepkiye dönüştüreceğimi bulamadım.

Ben az önce Can'ın kullanabileceği sözcükleri kullanmıştım değil mi, yanılmıyordum?

O, benim söylediklerimle bana döndüğünde kaşlarını kaldırmış 'ha gülümsedi, gülümseyecek' tarzda ki bir mimiğini kullanıyordu. Bu halinin tatlılığını es geçerek o konuya girmeden ben konuyu dağıtmayı ümit ediyordum.

Ama işte, anca ümit ediyordum. Can'dan böyle bir atak beklemiyordum.

"Bana benzemeye başlıyorsun."

Duyduklarımla az önce ki geçmeyen şaşkınlığımın üzerine bir şaşkınlık daha eklendi. Ben ona benzemeye falan başlamamıştım. Sadece o an ağzımdan öyle çıkmıştı o kadar. Sadece o kadar.

"Sende her zamankinden çok çok daha fazla saçmalıyorsun."

Söylediklerime itiraz etmek yerine sırıttı.

"Sevinç dansımı eve saklayacağım fıstık."

Söylediklerine tam cevap veriyordum ki doktor odaya girdi. Bu durum benim aleyhime olmuştu ve bu konudan bir süre bahsetmeyecektik. O çok şapşaldı ve aklı hemen doktorun söylediklerine gidecekti.

"Ceyla hanım?"

Söylediklerini doktor gözlerini ikimiz arasında gezdirerek ve gülümseyerek söylemişti. Bende doktora bakarak hafifçe doğruldum ve belli belirsiz gülümsedim. Aptal Can yüzünden biraz gerdindim.

"Öncelikle gayet iyisiniz, telaş edecek bir durum yok."

Doktoru başımla onayladıktan sonra bakışlarımı çaktırmadan Can'a yöneltmeye çabaladım. Ne kadar başarılı oldum bilmiyordum ama Can'ın yüzünde ki ciddiyet gerginliğimin bir anda üzerimden uçup gitmesine yetmişti.

Beynimde dolaşan fikirle iç sesimde kendini göstermekte geç kalmamıştı.

Can beni önemsiyordu.

Bu fikre yüzünde ki ciddiyetle karar vermiştim. Çünkü Can'ı hiçbir zaman şimdi gördüğüm kadar ciddi görmemiştim. Zey onu benden iyi tanıyordu ve o dönünce Can'ın beni gerçekten önemseyip önemsemediğini anlardı.

Tutsak ~ZeyKer~ ►AskıdaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin