"Hırsız olmanın en iyi yanı nedir biliyor musun?"
Düşündü kahve saçlı oğlan. "Bilmem, kimsenin kapıları açmasını beklemeye gerek duymamak mı?"
"Hayır, her şeyi çalabilecek olmam."
"Kalbimi de çalacak mısın o hâlde?"
Oğlanın bu dediği hoşuna gittiğin...
Kararsız kalarak kalem tutan elini geri indirdi ve kendini ifade edebilecek doğru bir yol aradı. Tabii ki ona kızmayacaktı ama buna devam etmesi ona iyi gelmiyordu.
"Yoksa sorun olduğunu düşündüğün şey iltifat etmem mi?"
Siyah saçlının sorusu ile kafasını kaldırarak göz göze geldiğinde başını usulca salladı. Kendisini okuyabilmesi hoşuna gitmişti.
Fakat hırsızın gözleri bu itiraftan sonra hiç de hoşnut olmadığını belli eder biçimde kısılmıştı. Beomgyu, onun gerilmeye başladığını hissettiğinde aklını toparlayarak şifonyerine doğru ilerlerdi.
Defterini kahverengi şifonyerin üstüne koyarak yeni bir sayfa açtı ve kalemini eline aldı. Bu sırada arkasındaki adım sesleri oldukça yaklaşarak tam arkasında durdu. Kalem tutan eli defterin beyaz sayfasına yaklaşırken ensesine doğru bir yakınlık hissetmesi ile başı hafifçe sağa döndü.
Hemen arkasında biten siyah saçlı, gencin omzu üstünden onu izliyor ve ne yapacağını bekliyordu sakince.
Beomgyu yakınlıkları sebebi ile fark etmeden nefes almayı kesmişti. Ortamın gerilmesi ile anlık olarak yazmaktan vazgeçse de hırsızın ciddi sesi ile bu düşüncesini bir kenara bıraktı.
"Yaz."
Nefes seslerini bile keskince işittiği bedenin uyarı vermesi ile eli otomatik olarak hemen deftere ulaşmış ve bekletmeden yazmaya başlamıştı.
Yalan yok, korkuyordu. Hırsız olan oğlana kendisini yetersiz bulduğunu açıklarsa, hemen oracıkta bir dayak yiyebileceğini düşündü. Çünkü zaten ne yazacağını onun önceden tahmin ettiğinin farkındaydı. O yüzdendi bu siniri.
Hemen omzunun üstünden onu izleyen gözler varken aklından geçeni yazmak tuhaf ve gerici hissettirse de kalemini sayfanın üzerinde gezdirmeye başladı.
"Bana sürekli iltifat ediyorsun."
"Evet?"
Cümlesini yazmayı bitirir bitirmez aldığı ciddi cevap ile devam etme gereği duydu stresle.
"Sürekli güzel olduğumu söylüyorsun,"
"Öylesin?"
Yazmaya devam etti beklemeden.
"Ama deği-"
"Hayır."
Arkasındaki beden gördüğü yazı ile hemen elini deftere uzatmış ve tuttuğu sayfayı koparttığı gibi sıkıca buruşturup odanın bir köşesine fırlatmıştı.
"Ama falan yok."
Kahve saçlı oğlanın gözleri büyürken şaşkınlık ile ağzı aralanmış ve yerde duran buruşmuş kağıt parçasına bakmıştı.
"Beomgyu, ben bu dediklerimi seni mutlu etmek için demiyorum farkında mısın? Neyim ben iyilik meleği mi?"
Hırsız, önündeki bedeni kollarından tutup vücudunu kendisine doğru çevirdiğinde çilli oğlan onun sorusuna karşı başını hayır anlamında salladı.
"Ordan bakınca sırf içimden geldiği için herkese iltifat edecek birine mi benziyorum sence?"
Tekrar beklemeden başını sallaması ile Yeonjun bir adım gerileyerek ellerini ceplerine yerleştirdi.
"O zaman Beomgyu? Yine de kendinde kusur bulabiliyor musun?"
Bu da ne demekti şimdi? Tabii ki buluyordu, pek çok şey hakkında güvensizliği vardı kahveli oğlanın. Ailesine bile açıklama gereği duymasa da iltifat aldığı kadar hakaret yediği de vardı.
Bu sefer olumlu anlamda başını hızlıca sallaması ile Yeonjun sert bir ifadeyle oğlanın gözlerine baktı. Sabrını sınıyor olmalıydı.
Hırsız oğlan, kendisine masumlukla bakan büyük gözlere karşı kendi gözlerini kapatıp sabırla derin ve sesli bir nefes verdi.
Gözlerini açtığında ise aklına gelen fikir ile sol elini cebinden çıkartarak saatinin saniyesine baktı.
"Beomgyu, sana 40 saniye veriyorum."
Gözleri ile gencin arkasında kalan kağıdı işaret etti,
"O deftere tüm kusurlarını yazıyorsun, süren başladı."
Kahve saçlı neye uğradığını şaşırarak telaşla arkasını dönmüş ve kalemini eline almıştı. Siyah keçeli kalemi sayfaya uzattığı sırada arkasından uzanan beden, elindeki kalemi bir çırpıda alarak elinden çekmişti ve gencin yazmasını engellemişti.
Arkasını döndüğünde hırsızın elinde tuttuğu kaleme ulaşmak için elini uzatsa da, bu sefer siyah saçlı boy farklarından yararlanarak kolunu havaya kaldırmıştı.
Beomgyu hırsızın yaptığı bu hileye karşı ayak ucuna çıkarak kaleme ulaşmaya çalışsa da bir türlü becerememişti. O tüm gücüyle uğraşırken, kendisini yarım ağız sırıtarak izleyen hırsız ise hâlinden pek bir memnun gözüküyordu.
Saniyeler ile yarışırken artık uzanmaya çalışmaktan yorularak yerinde zıplamaya başladığında ise Yeonjun elini geriye çekerek kaleme ulaşmasını engelliyordu.
En sonunda pes eden beden ayak ucuna çıkmayı bırakıp hırsızın hemen önünde dikildiğinde üzüntü ile bakan hâreleri hırsızın memnun bakışları ile buluştu.
Aslında Beomgyu kısa değildi, boy farkları çok bile yoktu. Hırsız sadece kurnaz oynuyordu, yaptığı iş gereği de buna pek şaşırmadı.
Siyah saçlı, sol bileğindeki saatini kontrol ettiğinde çoktan 40 saniyenin dolduğunu fark etmesi ile havadaki kolunu indirerek kalemi yatağın üstüne fırlattı.
Gencin hemen arkasında kalan şifonyerin üstündeki deftere baktı, sonra da kahve saçlı oğlanın somurtan yüzüne.
"Bakalım neymiş kusurların."
Büzdüğü dudakları ile somurtan beden kollarını birbirine bağlayıp kendisini izlediğinde ise uzandığı defteri eline alarak gözlerini tamamen boş olan tertemiz beyaz sayfanın üzerinde gezdirmişti.
"Ben de öyle düşünmüştüm."
Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.