Evin kapısı dışarıda bırakılan anahtar sayesinde açıldığında hafif bir gıcırtı sesi çıkartarak varlığını belli etmiş, iki oğlanın da refleks ile başını kapıya çevirmesine sebep olmuştu.
Aralık olan kapıdan içeriye adımlayan yaşlı bir kadın görmeleri ile ikisi birden ayaklanmış ve kendilerini fark etmelerini beklemişlerdi. Üzerindeki çiçekli gömlekten ayaklarındaki plastik terliklere kadar toprak olmuş ihtiyar, elindeki kova ile beraber kapıyı kapatarak arkasını döndüğünde kendisini karşılayan iki genç oğlanı fark etti.
Oğlanlardan birini tanımadığından diğerine baksa da yüzünü çıkartamamış, elindeki kovayı yere bırakıp gözündeki gözlüklerini üstündeki çiçekli kumaş yardımıyla temizleyerek oğlanın dibine kadar girmişti.
Kafasını kaldırıp gözlüklerini tekrar taktığında artık tanıdık olan yüz ile torunu Yeonjun'un geldiğini anlamıştı. Gelmesini beklemediğinden kendisine sürpriz olan kadın şaşkınlık ile kaşlarını havalandırdı.
"Aaaa, oğlum? Ne işin var senin burda?"
"Babaanne dedim ya dün geleceğim diye. Unuttun mu yoksa?"
"Aman ne unutacağım? O kadar yaşlı değilim ben."
Siyah saçlı kendisini yalandan da olsa onayladığında ihtiyar başını sola çevirerek torunu olmadığına emin olduğu yüzü inceledi. Göz göze geldiklerinde gencin yanakları kızarmaya başlamış ve gergince gülümseyerek eğilip selam vermişti.
"Oğlum, bu güzel çocuk kim?"
"Adı Beomgyu babaanne. O da yardıma gelmek istedi, birkaç gün bizimle kalacak. Sorun olmaz sana değil mi?"
Kadın, açık ağzı ile oğlanın yüzünü incelemeyi bıraktığında torununa geri döndü,
"Yok canım," dedi son harfleri uzatarak. "İyi yapmışsın."
Oğlanların yanından geçerek lavaboya doğru yavaş yavaş adımlarken elini arkasına uzatarak yüzlerine bakmadan ikisine seslenmişti.
"Hadi siz takılın yavrum, ben de bir duş alayım bağ bahçeden üstüm kirlendi."
İhtiyar lavaboya girip ortadan kaybolduğunda siyah saçlı yanındaki gence dönerek bir nefes aldı.
"Dışarı çıkalım mı?"
...
"Burası bizim çocukluktan beri geldiğimiz yayla. Eskiden park vardı buralarda ama kaldırmışlar."
Adımları düz yolda ilerleyen ikili etraflarında dolu olan rengarenk çiçeklerin arasında yürüyorken, özellikle kahve saçlı oğlan hayatında ilk defa bu kadar güzel bir yere geldiğini düşünüyordu. Havada uçuşan kelebekler zamanla başlarının etrafında dönerek çiçeklerin üstüne konuyor ve oğlanın gözlerini alamamasına neden oluyordu.
Onun hoşuna gittiğini fark eden Yeonjun da aynı şekilde böyle bir manzara görmekten memnundu. Belki de yıllardır söylenerek geldiği bahçeler, yanındaki oğlan sayesinde cennet gibi geliyordu artık.
"Beğendin değil mi? Sen burayı bir de baharda gör, eminim çok seversin."
Çilli oğlan zor da olsa gözlerini çiçeklerden çekerek yanındaki bedene baktığında gördüğü şey ile fark etmeden dudakları kıvrılmıştı. Siyah saçlının kafasına konan beyaz kelebeği almak için elini narince uzatsa da eline alamadan uçup gitmişti. Üzülerek dudaklarını büzdüğünde hırsız bunu fark ederek kaşlarını çatmış ve kafasını kaldırarak neye üzüldüğünü anlamıştı.
YOU ARE READING
stole from you, yeongyu
Romance"Hırsız olmanın en iyi yanı nedir biliyor musun?" Düşündü kahve saçlı oğlan. "Bilmem, kimsenin kapıları açmasını beklemeye gerek duymamak mı?" "Hayır, her şeyi çalabilecek olmam." "Kalbimi de çalacak mısın o hâlde?" Oğlanın bu dediği hoşuna gittiğin...
