Ayağa kalktı ve kafasında kararlaştırdığı plana uymak üzere odadan çıkmak için harekete koyuldu. İçerisinde yüklü miktarda paranın bulunduğu çantasını düzelterek omzunda sabitledi.
Hâlâ yerde yatarak soluklarını düzene sokmaya çalışan bedenin yanından uzaklaşarak kapıya doğru yaklaştı.
Arkasında hareketlenme sesi işittiğinde çoktandır fark etmese de çattığı kaşları ile huzursuz bir ifade takınarak arkasını döndü. Yerden sersemce kalkarak ayakları üstüne dikilen bedenin kızarmış boğazına kaydı koyu gözleri.
Bir miktar afallasa da dengesini kontrol etmeye çalışarak kendisine yaklaştı dolu gözleri ile. Hırsız bu ifadeyi daha fazla görmek istemeyerek sinirle arkasını döndü ve hedefinden şaşmamak adına hızlı adımlarla evin çıkış kapısına ilerledi.
Elini kapının kulbuna atacağı sırada kolunu tutan iki adet el ile başını ağlayan bedene çevirdi tekrardan. Acı ile yalvaran gözleri o denli kızarmıştı ki bir anlığına kendini sorguladı Yeonjun.
Elleri ile hırsızın ceketi sıkıca tutmuş, bakışları ile derdini anlatmaya çalışıyordu zavallı oğlan. Kafasını iki tarafa salladı hızlıca ve beklemesini istediğini belli eder bir işaret gösterdi eli ile.
Neden beklediğini bile bilmeyen hırsız ise kapıda donmuş şekilde dikiliyor, karşı koyamadığı hissiyata içinden küfürler yağdırıyordu.
Odaya girdikten hemen sonra elinde defter ve kalem ile koşarak çıkan kahve saçlı oğlanın kendisine yaklaşmasını izledi. Öfke vardı. İçinde kendine karşı inanılmaz bir öfke vardı ama yine de engel olamıyordu önündeki güzel çocuğu dinleme dürtüsüne.
Heyecanlı eli titreyerek sayfada kalemi ile gezinirken nefesleri başından beri kendini toparlayamadığını belli eder biçimde düzensizdi. Öyle gergin ve kısa soluklar davet ediyordu ki bünyesine, sadece onun sakinleşmeye çalışmasını izlerken bile kendi nefesinin ritminin bozulabileceğini hissetti hırsız.
Gitmeliydi, vakit kaybetmeden buradan gitmeliydi.
Kâğıdın ön yüzünü çevirdi hırsıza karşı. Titreyen elleri ile beraber titreyen beyaz yaprağın üzerindeki yazıyı önündeki bedenin okuması için yüzüne yaklaştırmış, akan gözyaşları eşliğinde bir umut kırıntısı bekliyordu çaresizliğin en uç safhasını yaşarken.
"O benim tedavim için. Lütfen alma"
Gözlerini siyah mürekkebin yazdığı kelimelerde gezdirdi siyah saçlı. Yüzünde sinirinin bozuk olduğunu belli eder bir ifade vardı. Ya da pişmanlıktı suratını bu denli ekşiten. İğrenç hissediyor olmalıydı, bu hisse karşı koyamamaktan mıydı bu öfke?
Gerginliğin getirdiği sinir ile her ne kadar derdini anlatmaya çalışan genci anlasa da görmezden geldi. Yüzünü ağlayan yüze çıkartarak başını salladı olumsuz anlamda.
Kısa ve net verdiğini düşündüğü cevabı ile bedenini tekrar tuttuğu kapı koluna çevirdi ve açmak için bir hamle yaptı.
O sırada ayaklarına kapandığını hissetti genç oğlanın.
Elindeki defteri ve kalemi yere atmış, dizlerindeki gücü kaybederek hırsızın ayaklarına kapanmıştı. Kollarını şaşkınlık ile donmuş bedenin bacaklarına sararak hırsızın yüzüne baktı.
Kendini anlatmak istiyordu. Kendini anlatmasına gerek yoktu. Anlamalıydı.
Gitmesini istemediğini belli edecek şekilde bakışları ve iç çekişleri ile yalvardı onlarca kez. Zayıf kollarını sıkılaştırmış, tek bir adım dahi atmasını engellemeye çalışıyordu, nafile.
YOU ARE READING
stole from you, yeongyu
Romance"Hırsız olmanın en iyi yanı nedir biliyor musun?" Düşündü kahve saçlı oğlan. "Bilmem, kimsenin kapıları açmasını beklemeye gerek duymamak mı?" "Hayır, her şeyi çalabilecek olmam." "Kalbimi de çalacak mısın o hâlde?" Oğlanın bu dediği hoşuna gittiğin...
