38. Bölüm

10K 1.3K 390
                                    

-İyi okumalar -

Ali'nin sözü üzerine herkes gülmeye başladığında gülmeyen tek kişi Yunus'tu.

Gülmemekte haklı olan abim Esra'ya doğru döndüğünde gülümsedi. Ali, oturduğu yerden kalkarken göreceği manzaraya şahit olmak istemedi. Esra'nın alnına uzun bir öpücük konduran Yunus huzura kavuşmuş gibiydi. İçimden sayısız kez "Maşallah." Çekerken ablam rahle ile Kur'an-ı Kerim'i ortadan kaldırıp geri geldi. Esra'nın yüzündeki huzurlu gülümseme bugünün ne kadar anlamlı olduğunu açıkça ifade ediyordu.

Mutlulukları ile mutlu olan bizler tam anlamıyla Aile gibi olmuştuk. Gibisi az kalırdı. Gerçektende öyle olmuştuk.

Birbirlerine ilk günkü gibi aşkla bakan Eniştem ve ablam sohbet ederken Kamer'le oynayan Melek'in mutluluğu benim için paha biçilmezdi. Esra'yı büyük dikkatle dinleyen Yunus, sevdiği kadının düşük çenesini büyük bir keyifle çekiyordu. Aşk bu olsa gerek. Anneannem ve Sümeyra teyze gülümseyen yüzlerle çocuklarını,torunlarını izlerken huzurlu yaşamın tam içinde olmalıydılar.

Yarım kalmamış aşklar,gülümseyen yüzler ve her şeye rağmen pes etmemiş ruhlar.

Kollarında bulunduğum adamın sıcaklığı ile pamukların arasındaymışım gibi hissederken, sesi kulağımı naifçe doldurdu. "Bu sessizliği neye borçluyuz?"

Gülümsedim. İki türlü sessizlik vardı benim felsefemde. Birinci sessizlik acının tarifiyken, ikinci sessizlik ise mutluluğun tarifiydi.

Benim sessizliğim ikinciydi. Mutluluktanda sessizleşirdi insan. Hayal zannettiklerinin gerçekliğinin farkında olmaya başladığında sessizliğe gömerdi kendini. "Vay be!" Derdi. "Herkese rağmen mutluluğa kavuştum. Her şeye rağmen mutluluk kapımı çaldı." der ve yaşananları büyük sükunetle izler. Sükunetinin sebebi acı sessizliğinin ondan aldıklarıydı.

Sessizleşir ama olan biteni büyük bir keyifle izler. Sonuçta artık ağrıyan bir kalbi,yarası yoktu. Düşünmesi gereken bütün sorunları çözmüş ve hayatına at gözlüklerini indirerek yaşamaya başlamıştı. Sorunlarımız varken ister istemez o at gözlüklerini takar ve dünyayı kendimize yaşanmayacak hale getiririz. Sanki tek sorun bizdeymiş gibi davranırız. En acı çeken,en sınanan bizmiş gibi bakarız aynaya.

Oysaki at gözlüklerimizi çıkarsak asıl dünyayla tanışacaktık. Tek sorunun bizde olmadığını,sınan kişinin sadece biz olmadığımızı görecektik. Belki çıkaran vardır ama bir zamanlar ben o at gözlüklerini benliğime katmış bedenimden bir parçaymış gibi gece gündüz kullanmıştım.

Tek sorunun bende olduğunu, tek sınanan kişinin kendim olduğunu zannedip hayattan ümidimi kesmiştim. Sonra birisi beni aynadan uzaklaştırdı ve o at gözlüklerimi çıkardı. Geri takmama izin vermeden hayatın gerçekleri ile tanıştırdı. O gözlüğü bir kenara indirmişte olsa ben bir daha o gözlükleri takmadım. Nede o gözlüğü takmaya niyetlendim.

Kuruyan dudaklarımı ıslatıp omuz silktim.
"Bilmem." Deyip gözlerinin içine baktım.

Giydiği polo yaka siyah tişörtü sinirimi bozarken tırnağımı koluna hafifçe batırdım. Bakışları koluna kaydığında kaşları hafiften çatılmaya başlamıştı. "Bu üzerindekini sevmiyorum." Dedim kısık sesle mırıldanırken.

Kalıplı vücudunu resmen ortaya çıkaran bu tişört, ciddi manada sinirimi bozmaya başlamıştı.

Tek kaşı şaşkınlıkla havaya kalkarken dudaklarımı büzdüm. "Hem bu kışın ortasında neden tişört giyiyorsun?"

-ACEMİ MÜSLÜMAN- Where stories live. Discover now