34- Herkes anne olmamalıydı

76 9 1
                                    

Dalga sesleri kulaklarımı tırmalarken birazcık olsun sessizlik istiyordum

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

Dalga sesleri kulaklarımı tırmalarken birazcık olsun sessizlik istiyordum. Sevdiğim deniz kokusu bile midemi bulandırıyordu. Beni bir çöp gibi kapıya bırakan kadının bu halde olması içimdeki kırgınlıkları onarmak yerine içimi daha da tuzla buz etmişti.

Yağız onun oğlu muydu? Peki ya nasıl mümkün olabilirdi, bu? Ben daha Hatay'dan kopalı 5 sene olmuştu. Benden yıllarca sakladığı bir oğlu olabilir miydi? Bu mümkün değildi. Hamileliğine şahit olurdum ve olmadığıma göre bu şıkkı eledim.

Peki ya Yağız, öz annesi olmadığı halde neden ona böylesine sahip çıkıyordu? Annemin benimle kuramadığı hangi bağ onu böylesine anneme bağlamıştı. Yağız'ı içten içe kıskanırken buldum, kendimi.

Karnıma dolanan elleri sıkı sıkı tuttum.

"Buradayım, yavrum." dedi, fısıltıyla. "Yanındayım."

"Yankı..."

"Efendim, benim güzel bebeğim."

"Sana bir şey sorabilir miyim?" dedim, ona dönerek. Karnımı tutan elleri bu defa ellerimi tutuyordu. İçimi okumak istercesine gözlerime baktı.

"Sor, yavrum."

"Annem ve babamın beni istememesinin ve sevmemesinin nedeni sence ben miyim? Ben kötü biri miyim?"

"Ah, benim güzelim..." Yanaklarımı avuçlayıp burnuma minik bir öpücük kondurdu. "Yaralı bebeğim..." İç çekti. "Sen var ya bu dünyadaki en masum şeysin. Seni onların sevgisizliği bile kirletememiş. Kendini sakın suçlama. Sen sevgilerin en güzeline layıksın." Alnıma uzun bir öpücük bıraktı. "Çıkar bu düşünceleri o güzel kafandan."

"Sen olmasan ben kaybolurdum." deyip dudağına masum bir öpücük bıraktım.

"Kaybolmana asla izin vermem." dedi, net bir ifadeyle.

"Vermezsin." Onu tasdik ettim.

Bir süre kaldık, öyle. Zaman aktı, insanlar gelip geçti. Biz sadece durduk. Öylece durduk.

"Aman tanrım!" diyerek tek avucumu sertçe alnıma vurdum. "Onları öylece bıraktım. Korkunç biriyim, ben." Yankı'yı elinden tutup arabaya doğru sürükledim. "Hemen onları oradan çıkarmalıyız."

Yankı itiraz etmeden bana uyum sağladığında yola koyulmuştuk. Yeniden o ormana girdiğimizde adımlarım yavaşladı. Çadır tam karşımdaydı.

"Yapmak zorunda değilsin. Ben Semih'i gönderirim. Onları bir yere yerleştirir." dedi, Yankı elimi sıkıca tutarak.

"Yapacağım. Onu beni bıraktığı gibi bırakmayacağım."

***
Pansiyondan içeriye girerken 4 kişiydik. Aslı bizi karşılarken olaydan üstünkörü haberdardı. Yankı gelmeden önce ona kısa mesaj çekmişti.

"Hoş geldiniz. Buyrun size masayı hazırladım." derken hep beraber verandaya yöneldik. Aslan'ın eşsiz yemekleri masayı donatmıştı.

"Hadi oturun." dedi, Aslı.

Kimse konuşmuyordu. Annem ve Yağız yan yana oturdu. Yankı ve ben karşılarına oturduk.

"Ne içersiniz küçük bey?" Aslı, Yağız'a döndü.

"Bilmem." deyip anneme doğru döndü, Yağız. "Anne sen ne içersin?"

"Su yeterli oğlum."

"O zaman biz su alalım." dedi, Yağız.

"Ben bir şey istemiyorum, Aslı." Yankı'nın sözlerini onaylayarak araya girdim. "Bende istemiyorum." dedim.

Aslı mutfağa doğru gitti. Ortam tekrar sessizleşti.

"Hastalığınız ne?" diye sordu, Yankı.

"Karaciğer yetmezliği..." diye yanıtladı, annem.

"Çok geçmiş olsun. Bugün dinlenin. Yarın sizi iyi bir hastaneye götürürüz."

Yağız heyecanla kalkıp Yankı'ya sarıldı.

"Çok teşekkür ederiz, Yankı abi! Siz bizim meleklerimiz oldunuz."

"Önemli değil, Yağız. Hadi otur yemeğini ye." Yağız itiraz etmeden yerine döndü.

"Neden buradasınız?" diye sordum, anneme bakarak.

"Kocam burada bir silah fabrikasında işe başlamıştı. 2 yıl önce bizi bırakıp kaçtı."

"Peki ya Yağız?"

Annem devamını getiremediğim soruyu anlamıştı.

"Yağız, sen gidip mutfaktakilere yardımcı ol, oğlum." diyerek Yağız'ı yanımızdan uzaklaştırdı. Ardından söze girdi.

"Baban gittikten 2 3 yıl sonra sen 7 8 yaşlarındayken dul halimle daha fazla direnemedim. Bir ilişkim oldu. Ama o da beni ortada bırakıp gitti. Sen benim lanetim gibiydin. Yağız 4 5 aylık olunca karnım belirginleşmedem seni teyzenlere tatile diye gönderdim. O doğunca da onu teyzenlere evlatlık olarak verip seni geri aldım. Sen benim en büyük mutsuzluk eserimdin. Mutsuz evliliğimin kanlı canlı kanıtıydın. O zamanlar öyle düşünüyordum."

Yağız benim kardeşimdi. Bir kardeşim vardı ve ben onu öylece kabullenecek miydim?

"Fikrini değiştiren ne oldu?" diye sordum.

"Ölümle burun buruna gelince yaptığın tüm kötülükler burada taptaze bir şekilde beliriyor." diyerek alnına dokundu. "Ben senden af dileyemem. Ama kalan son nefesimde Yağız'ı izin ver sana emanet edeyim."

Kan beynime sıçrarken hızlıca ayağa kalktım. "Sen benimle dalga mı geçiyorsun? Onu teyzeme geri gönder. Neden aldın ki? Sanki çok mu iyi bir annesin?"

"Ben istemedim. Ama onlar sokağa atmakla tehdit edince almak zorunda kaldım. 3 yıl önce tüp bebekle evlat sahibi olmuşlar. Yağız'ımı istemediler."

"Sen de, kız kardeşin de annelerin yüz karasısınız. Tiksiniyorum, sizden." Yüzüne tükürür gibi bakıp ayrıldım, oradan. Nefesim bitene kadar koştum.

"Nefret ediyorum, senden." diye bağırdım. "Nefret ediyorum."

"Gece, bekle beni." Yankı'nın sesi uzaklardaydı.

Kendimi liman sahasında buldum. Güvenlikler artık beni tanıdığı için girip çıkmam da bir sorun görmüyordu.

"Yıllar sonra gelmiş bana oğlunu emanet edecekmiş! Oh ne güzel hayat ya! Doğur, doğur at bir yerlere." Kendi kendime konuşarak teknenin yanına kadar yürüdüm.

"Gece!" Yankı'nın kükreyen sesi tam arkamdaydı.

"Beni rahat bırak." Ona dönmeden tek elimi havada savurdum.

"Bana bak!" Beni sertçe kendine döndürüp kollarımı sıkıca kavradı. "Senin limanın benim. Benden kaçmayı bırak." Beni hafifçe sarstı. "Bana sığın. İzin ver, seni sarıp sarmalayayım." Kollarını sıkıca bedenime doladı.

"Tüm izinler senin..." dedim, ona teslim olarak.

"Buradan gidelim mi?" diye sordu, saçlarımı şefkatle okşarken.

"Gidelim." dedim, düşünmeden.

Beni kucaklayıp benimle birlikte tekneye atladı. Beni kaptan köşkündeki sedire bırakıp köşkten çıktı. Pencereden halatları çözdüğünü görebiliyordum. Yanıma geri döndüğünde saçlarımı okşayıp alnıma bir öpücük bıraktı. Elini yakalayıp avuç içine kısa bir öpücük bıraktım.

Yankı motoru çalıştırıp tekneyi limandan çıkarırken gözümden akan bir damlayı hızlıca sildim. Ağlamayacaktım. Dört mevsim bahardım, ben artık. Kimsenin bunu lekelemesine, sert rüzgarlar estirmesine izin vermeyecektim.

Kaç, Gece...

Bu defa kaçtım.

Kalbinize dokunması ümidiyle...

☆Lütfen, yorumlarınızı ve beğenilerinizi esirgemeyin.

☆Sağlıkla kalın.

Gece ve YankıWhere stories live. Discover now