Bölüm 11

91 16 3
                                    

Gemi kıyıya yanaştığında Yuta kendini hasta hissediyordu.
Denizde geçen üç haftanın ardından karada olmak çok tuhaf geldi. Her ikisinde de uçuyor  olsa da. Yanında, hizmetçi perileri Yeosang ve Joshua duruyordu.
Geriye kalan herkes iri, pis kokan iğrenç orklardı.

Yuta sırtını dikleştirdi ve asil bir peri olarak yeni halkına baktı.
Yine de Jaehyun'un koluna sıkıca tutunuyordu.

Joshua'da yeosangın koluna girdi ve kulağına yaklaştı. "Bu şeyler çok çirkin."

Yeosang yüzünü buruşturdu. "Ve iğrenç kokuyorlar."

Ve aslında bu bir geçit töreninden pek de farklı değildi. Yuta sık sık halkının arasında dolaşırdı.
Kendi ülkesinde bağıran insanlardan oluşan yoğun bir kalabalık onun dikkatini çekmek için yarışıyordu. Ama şimdi her yeri kaplayan bu sessiz kalabalık çok kötü hissettiriyordu. Kısık fısıltıları ve tehlikeli bakışları Yuta'yı ürküttü.

Yürüdüler ve Yuta'nın sarayın girişi olduğunu düşündüğü yere kadar vardılar. Tam da büyük kapının önünde birkaç kişi vardı.
"Prens Yuta" Çok iri bir adam karşısında dikiliyordu. Perinin küçük elini tuttu ve üzerini sulu bir sekidle öptü. Garip bir şekilde  Jaehyun'a benziyordu.
"Ülkemize hoş geldiniz."

"Teşekkür ederim," Yuta nezaketen söyledi ama adamın kendisine bakışlarından hiç hoşlanmamıştı.

Jaehyun araya girdi ve Yuta'nın  elini adamın tutuşundan kurtardı.
"Yuta, bu adam benim ikiz kardeşim Eunwoo."

Yuta kirpiklerini kırpıştırdı. Şaşırmıştı. Bunu neden daha önce duymamıştı. Daha sonra aklına kocasını yalnızca bir buçuk aydır tanıdığı geldi ve iç çekti. Yeni hayatı hakkında hiçbir şey bilmiyordu.

İkili birbirine bakarken herkes sessizdi. Çok gerginlerdi, kaynamak üzere olan bir tencere gibi. Ya da kopmak üzere olan bir kiriş. Bütün herkes nefesini tutmuş, sadece bekliyormuş gibiydi.

Daha sonra küçük sevimli bir ses duyuldu ve gerginliği bozdu.
Yuta başını çevirip hemen sesin geldiği tarafa baktı. Kendi halkından bir peri, kalabalığın içerisinde küçücük görünüyordu.
Esmer tenli, sarı kanatlı, sarı saçlı ve sarı gözlü güzel bir erkek periydi.
Yuta onun güneyde ki perilerden olduğunu düşündü. Çünkü bu ten rengi ve özelikle  de saç rengi kuzeyde yaygın değildi. Yanında sevimli bir bebek vardı ve perinin elini tutuyordu.
"Baba!"

Yuta merakla bebeği inceledi. Bebeğin babası kimdi?
Güneyli peri bebeğin elini bıraktı ve ufaklığın babasına koşmasına izin verdi.

"Baba!"
Ufak bebek sendeleyerek Yuta'nın ve Jaehyun'un yanından geçti. Yuta arkasına dönüp bebeği kucaklayan Hongjoong'a baktı. O sinir bozucu ork bebeğini kucağına aldığında yuta'nın daha önce şahit olmadığı nazik bir gülümseme oluştu yüzünde.

Yuta başını yeniden çevirdi ve güneyli periye baktı. Çekingen bir tavırla uzun orkların arasında duruyordu. Bebeğin babasını öğrenip merakını giderdiğine göre şimdi onu daha iyi inceleyebilirdi.
Boynunda zarif vücuduna zıt bir şekilde kaba bir tasma takıyordu.
Ayağında ise küçük bir ayakkabı vardı. Yuta şaşırdı çünkü periler genelde yürümez ayakkabı da giymez, uçardı.


Jaehyun Yuta'nın beline kolunu sardı. Onun merakla diğer  periyi incelediğini fark etmiş olmalıydı. "Soylular arasında peri köleler yaygın. Bu gördüğüne alışmalısın. Sarayda muhatap olacağın kişiler soylular olacak."
Ardından perinin belini aşağı yukarı okşadı. "Hadi gidelim ve dinlenelim."

Yuta Jaehyun'un yanında giderken aklında bir sürü şey vardı. Üzgün hissediyordu, perileri korumak istiyordu.


Melez 'YuJae 🔞Where stories live. Discover now