✣ ⅩⅪ ✣

718 135 96
                                    

Hayatımın belli noktalarını mihenk taşı ya da dönüm noktası olarak adlandırmak sıklıkla yaptığım bir şeydi.

Bu mihenk taşları ya da dönüm noktaları illa iyi yaşanmışlıklar olmak zorunda değildi üstelik, zaten öyle baksaydım duruma bir elin parmağını geçmezdi hiçbiri. Bunlara daha çok hayatımın ilerleyiş şeklini değiştiren büyük olaylar gözüyle bakıyordum. Annemin yaptıkları, defteri, yangın, yetimhane, yatılı okul, matematik öğretmenim, eski sevgilim, intihar girişimlerim. Bunların hepsi kötü dönüm noktalarıydı. Hayatımda bir şeyleri muhakkak farklı sonuçlara ulaşabilecek şekillerde değiştirmişlerdi.

Fakat bu seferki öyle değildi.

Bu sefer, yolun sonuna gelmiş gibiydim. Hayatımın gidişatını değiştirecek bir şey değildi bu yaşadığım. Hayatımı kökünden alt üst edebilecek bir son noktaydı. Dönüm noktası değil, uçurumun tam ağzıydı. Bir adım daha ileri gidemezdim. Arkamı dönüp yönümü değiştiremezdim, geldiğim yoldan dönemezdim. Bana kalan bir karar yoktu. Öylece asılı kalmıştım. Düşeceğimi bilmeme rağmen aşağı bakamıyordum. Artık ne kadar dayanabildiğimi görmem gerekecekti sadece.

Uçurumun tepesinde kim olursa olsun, buna doktor bile dahildi, beni elimden tutup yukarı çekemezdi. Çektiği takdirde etrafındaki yüz binlerce, hatta milyonlarca yüzdeki o iğrenme ve acıma duygusunu göreceğimi biliyordu.

Neredeyse bütün hayatımı ne kadar göz önünde olursam olayım kendimi gizlemeye çalışarak geçirmiştim. Her şeyin bir başkası tarafından tüm dünyaya adeta bir altın tepside sunulmuş olduğu gerçeğini kaldıramıyordum. Ne kadar paraya mâl olmuştu acaba hayatımı böylesine mahvetmek?

Odamın kapısı tıklatıldığında istemeden düşüncelerimden sıyrıldım, doktorun sesi odayı doldurdu.

"Uyanık mısın?"

Cevaplamadım, sırtım kapıya dönüktü. Belki uyuduğumu zannederse beni rahat bırakır diye düşündüm.

Beklediğim gibi olmadı elbette. Kapının açıldığını duydum, doktorun sesi daha net ulaştı kulaklarıma: "Taehyung?"

Hafifçe başımı arkaya doğru çevirip ona baktım.

"Nasıl oldun diye bakmak istemiştim, uyuyamadığını tahmin edebiliyordum."

Nasıl olabilirdim ki? Berbattım işte.

"Aynı." diye yanıtladım o yüzden. Nasıl hissettiğimi anlatacak gücüm yoktu.

Doktor, eve tanıdığı başka bir doktor çağırdığı için kolumdaki kesiklere dikiş atılmıştı. Dikişler atılalı saatler geçmesine rağmen canım hâlâ çok yanıyordu, sızı neredeyse katlanılmazı hatta, ama suratımda mimik bile oynatmıyordu bu acı.

Yatağa doğru yanaşıp yavaşça ayak ucuma oturdu. "Bir şeyler yemen gerek, çok kan kaybettin."

"Hayır." dedim, başımı tekrardan yastığa yaslarken. Böylece ona tamamen arkam dönük olduğu için yüzüne bakmak zorunda kalmayacaktım.

Derin bir nefes aldı. "İnat etmek sana bir şey kazandırmayacak. İstemediğini biliyorum ama bayılıp kalacaksın, bembeyazsın." dedi.

"Belki ölür giderim." diye mırıldandım sessizce. Gerçekten, bir insan ölmeyi bile nasıl beceremezdi? Daha ne olması gerekiyordu ki?

Elini sırtımda hissettim, yavaşça sıvazladı sırtımı. "Hadi, Taehyung."

"Beni yalnız bırakın." Sesim hedeflediğimden sert çıktı ama umursamadım bile.

"Bana istediğin kadar bağırıp çağırabilirsin," dedi. "Bir şey değişmeyecek. Doktor mutlaka bir şeyler yemen gerektiğini söyledi çünkü."

Cidden kusacak gibi hissediyordum kendimi. Değil bir şeyler yemek, yataktan çıkma düşüncesi bile midemi bulandırıyordu.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Apr 28 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Midnight Sessions | TaekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin