✣ ⅩⅠⅠ ✣

918 166 96
                                    

TW: İntihar bahsi.

Eve varana dek Namjoon defalarca kez ne olduğunu sordu, hepsinde de konuşacak gibi hissetmediğimi söyleyip geçiştirdim onu. Olanları benden önce Inyeop'tan duyması daha kötü olacaktı muhtemelen ama kendimi ne yaşanılanları tekrar anlatabilecek, ne de Namjoon'dan bir konuşma dinleyecek gibi hissediyordum. Tek istediğim uzun bir uykuya dalmaktı. Saatlerce, günlerce yataktan çıkmadan uyumak istiyordum.

Namjoon valizimi bagajdan indirirken tekrar yüzüme baktı. "Özür dilerim," dedi. "Yanından ayrılmamalıydım."

"Bakıcım gibi yaşayamazsın." Ağlamam yeni durulmuştu. Gözlerim ıslak, yanaklarım nemliydi. "Senlik bir durum yok. Teşekkür ederim bıraktığın için."

"Konuşmak istediğinde bir mesaj uzağındayım, biliyorsun." dedi. "Saati fark etmez. Hemen gelirim."

"Teşekkürler, Namjoon."

Birbirimize gülümsedik, valizi sapından tutup sürüklemeye başladım. Ben içeri girerken Namjoon beni izledi. Dönüp ona gitmesi için el salladım.

Yine de bir süre daha arabaya binmedi, ben de dönen kapıdan içeri girip asansöre ilerledim. Arkama tekrar bakmadım.

Kapının önüne geldiğimde derin bir nefes aldım. Sadece birkaç gündür ayrı bir yerde kalıyordum ama nedense çok daha uzun bir süre gibi gelmişti. Saçma bir yabancılık ve tüm akşamdır omuzlarıma yüklenmiş olan bir yalnızlık hissi sardı bedenimi.

Derin bir nefes alıp kapıyı açtım, kilidin açılma sesi kulaklarımda yankılandı. Valizimi içeri sürükledim, ayakkabılarımı çıkarıp kapıyı kapattım. Valizi orada bıraktım. Işıkları bile açmadan doğrudan odama çıktım.

Ev havasızdı, yaklaşık bir haftadır evde olmadığım için Sunhwa teyze de uğramamıştı muhtemelen, daha uzun süre evde olmayacağımı söylemiştim çünkü.

Ceplerini boşalttıktan sonra ceketimi çıkartıp kendimi yatağa bıraktım. Düşünmekten uyuyabilir miydim bilmiyordum ama başka bir çarem yoktu.

Anlayamıyordum. Son zamanlarda bir sürü şey yaşıyor, tatmadığım onlarca duyguyu tadıyordum ve bunlara alışık olmamamın yanı sıra bir de doktorun hareketlerini çözmeye çalışıyordum. Sanki yeterince derdim yokmuş gibi kafamı bu kadar karıştırmaya hakkı yoktu. Hareketlerini anlamlandırmaya çalışarak harcayacağım vaktim de yoktu ayrıca, üç haftam kalmıştı sadece.

Doktorla tanışmadan önce de normal bir yaşantım yoktu, evet, ama halı altına süpürdüğüm sorunlarımla yola çıkmanın bir yolunu bulabilecektim belki de. Doktor her şeyi yerle bir etmişti. Kendimi çok... savunmasız hissediyordum sayesinde. Hiç düşünmeyeceğim şeyler düşünüyor, hissediyordum. Göğsüm hâlâ ağrıyordu mesela.

Yatakta sağa dönüp dizlerimi kendime çektim. Bu akşam yaşanılanlar sanki günler öncesinde kalmış gibi geliyordu, yorgundum.

Bu şekilde saatler geçirdim. O kadar alkole, ağlamaya rağmen bir türlü uyuyamadım. Sabaha kadar yatakta dönüp durdum.

En sonunda saat yedi gibi yataktan kalkmaya karar verdim, gözlerim uykusuzluktan yanıyor, başım ağrıyordu. Kıyafetlerimi çıkarıp bir duş aldım. Duştan sonra aşağı indim, iştahım olmamasına rağmen midem ağrıdığı için bir paket kraker buldum, onu yedim. Sonra odama geri çıktım.

Ve tüm günü odamda geçirdim.

Gerçekten, yataktan neredeyse hiç çıkmadım. Ara sıra uyudum -en fazla yarım saat sürüyordu bu uykular, içim geçiyor gibiydi daha çok- Jowoon aradı, ona evde olduğumu ve bir şey sormamasını söyledim. Gelmek istedi, kabul etmedim. Namjoon iyi olup olmadığımı sordu ama hepsi buydu. Doktordan tek bir arama ya da mesaj almadım. İstemiyordum da zaten.

Midnight Sessions | TaekookWhere stories live. Discover now