25. BÖLÜM: NOT

13 3 0
                                    

25. BÖLÜM: NOT

Dışarının soğuğu yüzüme çarptıkça içimin titrediğini ve üşüdüğünü hissediyorum

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

Dışarının soğuğu yüzüme çarptıkça içimin titrediğini ve üşüdüğünü hissediyorum. Uzun zamandır düşündüğüm tek şey çevremdekiler ve ailem. İçimde annem ve babama karşı büyük ve karşı konulması zor bir özlem duyuyorum. Sıradan olan adımlarım bile artık bana çok güç geliyor. Yürürken bile içim nefes nefese kalıyor, gözyaşlarım özgürlüğüne kavuşmak için fırsat kolluyor. Ancak bunu istemiyorum. Kalbim ağlamak istese de aklım ondan çok farklı şeyler söylüyor.
Kendimi buraya girdiğimdeki halimle şimdiki halimi kıyaslıyorum. Çok değiştiğimi söyleyemem. Sadece normal hayatımda kendime duyduğum özgüvenim ve güçlü duruşum yorgun durumda. Bitmiş değiller ancak yorgunlar...

Burada ne kadar süre daha duracağımız hakkında en ufak bir fikrim yok. Buradan çıkıp çıkamayacağımızı bile bilmiyoruz.

"Sadece..." diye başladı konuşmaya. "Sadece bir dilek hakkım olsaydı..."
Durdu ve gözlerini kapattı. Yüzünde huzurlu bir tebessüm oluştuğunda farkında olmadan ben de gülümsedim.

Durumumuz iyi olmadığından geceyi bu televizyonlu odada geçirmeye karar vermiştik. Burada vakit kaybetmememiz gerekiyordu fakat vakit kaybı denen şey sadece sabit bir noktada kalmaksa, hepimiz hayatımızın tamamında zaman kaybediyoruz demektir. Herkes dünya denen alemde farklı hikayeleriyle işlerinin peşlerinde koşuşturmuyor mu?

Koray'ın sözlerinden sonra aramızda neredeyse hiç konuşma gerçekleşmemişti. Dördümüz de sakin ve düşünceli geçirdik günümüzü. Ezgi ise en düşünceli olanımızdı. Saatlerce dışarıda oturdu. Havanın soğuk olmasını umursamadan geçirdiği vakitlerin sonunda Koray dayanamayarak yanına gitse de onunla tek kelime konuşmadı. Bu sefer ikisi arasındaki bu soğukluğun önceki seferlerden daha ciddi ve üzücü olduğunu hepimiz hissediyorduk.

Caner ise herkesten daha farklıydı. Onu uyuması için ikna ettirememiş olsam da bir ara tekli koltuğa oturup uyuyakalmıştı. Hepimiz onun ne kadar çok yorulduğunu bildiğimiz için uyandırmamıştık. Uyumaya ihtiyacı vardı.

Bense odadaki malzemeleri inceledim. Yataklardan birisine oturup diğerleri gibi düşüncelere daldım. Geçirdiğimiz saatlerin bizim için bu hikayenin en acı verici sahneleri olduğunu düşünüyorum. Sessizlik, içte yaşanılan feryatlar ve kopan fırtınalar dışarıdan haykırarak ve hıçkırarak o hüznü yaşamaktan daha çok acı veriyor çünkü. Hepimizin konuşamama ve düşüncelere dalma nedenimiz de bu.  içimizde hissettiğimiz o ağırlık bedenimizdeki gücümüzü tüketiyor.

"Sanırım son kez ağlamayı dilerdim."
Ezgi'nin buruk sesi, yüzümdeki gülümsemeyi soldururken koyu gözlerinde varlığını sürdüren hüznünün onun için ne kadar ağır olduğunu çok iyi bir şekilde hissettim.

"Neden?" diye sordum vereceği cevabı bile bile.

"İçimde kalmasını istemiyorum. Daha çok acı veriyor." dedi gülerek.

LABİRENT~Where stories live. Discover now