15. Bölüm: Ayrılık

17 8 0
                                    

Okul çıkışında Minho yanıma geldi. Oysa bugün dersimiz yoktu. Ne diyeceğini merak ettim ve az olsa da endişelendim.
"Selam." dedi. Mutlu ve heyecanlı görünüyordu, bu içimi rahatlattı.
"Selam." dedim ve ne olduğunu anlatması için daha fazla bir şey söylemedim.
"Nasıl gidiyor? Dersler dışında."
"İyi." dedim. "Gayet iyi gidiyor."
"Sevindim. Ben şey demeye gelmiştim, takılalım mı diye sormaya gelmiştim."
Kaşlarımı çattım, çünkü bu tuhaftı. Biz arkadaş değildik, sadece öğrenci ve öğretmen gibi bir ilişkimiz vardı. Belki de yanılıyordum, belki de arkadaştık.
"Olur." dedim. "Bir sorun yok, öyle değil mi?"
"Hayır. Her şey yolunda." dedi alınmış gibi.
"Anlarsın ya, daha birkaç gün öncesine kadar sana kardeş muamelesi yapıp küçümseyen birisi çat kapı gelip arkadaş gibi takılmayı teklif edince tuhaf kaçıyor işte."
Dişlerini sıktı ve gözlerini devirdi. "Bu konuyu gerçekten bu kadar kafana taktın mı? Üzgünüm. Bu kadar sorun olacağını bilseydim söylemezdim." Sözler özürdrn çok sitem doluydu. Sanki hatalı olan benmişim gibi. Tamam olayı uzatan bendim ama başlatan da oydu. O bitirmeliydi, ben değil.
"Tamam konuyu açtığm için kusura bakma. Bu konuyu daha sonra koşmaya ne dersin? Çünkü yılda nadiren gerçekleşen bir olay yaşanıyor; mutluluğum. Evet, bugün mutluyum, nedeniyse meçhul."
Hafifçe güldü. "İyi, madem mutlusun mutluluğunu bozacak değilim."
"Sağol." dedim ve ikimizde nereye gideceimizi bilmesek bile otobüs durağına doğru yürüdük, gelen ilk otobüse nereye gittiğine dahi bakmadan bindik.
Minho parmaklıklara tutunurken ben otobüsün tavanına asılan iki tutamaca tutundum. Otobüs her sallandığında Minho'ya doğru düşecekmişim gibi geliyordu, bu yüzden karşısından ayrılıp yanına geçtim ve cama yaslandım.
"Nereye gideceğimizi dair bir fikrin var mı?" diye sordum göz ucuyla ona bakarak.
"Hımm... En ufak bir fikrim dahi yok."

Sonuç itibariyle bir parka gittik. Kiraz ağaçları tamamen açmamış olsa bile harika görünüyordu. Birkaç hafta içinde burası harika görünürdü.
Birlikte yol boyu yürüdük. Sohbet ettik ve ona geçen gün önerdiğim şarkıları dinlettim. Birbirimizi Sportif ve Instagram hesabından takibe aldık. Bir banka otuduğumuzda birlikte birbirimizin Instagram gönderilerine baktık ve anılar hakkında konuştuk.
Seongyu ve Minho'nun fotoğraflarından birisinin altında yazan açıklamayı okudum.

Zaman gerçekten çok hızlı geçiyor. 7 Kasım 2023, tam olarak iki yıl geçmiş. Vay!!

"Seongyu'yla iki yıldır birlikte misiniz?" diye sordum şaşkınlıkla.
"Evet. Bu Kasım üç olacak..." iç çekti. "Üç koca yıl. Ah, Tanrım bu çok uzun bir süre."
"Kasıma daha çok var." dedim ve diğer fotoğrafa geçtim.
"Hayır, öyle kolay değil. Üç yıl dolduğu an onunla evlenmem gerekecek."
"Kim demiş bunu?"
"Çünkü bu böyledir. Her zaman böyle olur. Üçüncü yıldan sonra iş ciddiye biner."
"Henüz üniversiteye bile geçmedin gerizekalı. Eminim Seongyu'da böyle bir şey istemez." dedim ve telefonumdaki fotoğraflara bakmaya devam ettim.
"O benden üç yaş büyük. O üniversitede."
Başımı kaldırıp şaşkınlıkla baktım. "Büyük mü?"
"Ne dediğimi duydun, tekrarlatma." dedi öfkeyle.
"Neden senden büyük bir kızla uzun süreli bir ilişkiye girdin ki?" dedim ve kızın Instagram hesabını bulup bakındım. Avukatlık okuyordu ve o çok... Kadındı. O bir yetişkindi. İki üç yaş bu kadar fark ediyorsa belki de dört yaş gerçekten de büyük bir yaş farkıydı.
"Tanrım, düşündüğümden daha serseri bir tipsin."
"Ona aşık mısın?"
"Ondan hoşlanıyorum." dedi ama bu bir cevap değildi.
"Peki aşık mısın?" dedim tekrar.
"Ondan gerçekten çok hoşlanıyorum."
"Hay ben senin... Kıza aşık değilken onu oyalıyorsun. Kızın uzun süreli ciddi bir ilişki aradığı belli."
"Seongyu 30 yaşında değil, o 22 yaşında ve evlenmek için fazlasıyla genç." diye savundu.
"Evet öyle. Ama ciddi bir ilişki istediği belli ve bana kalırsa seni ciddi görüyor. Belki de sen de onu ciddi görmelisin."
"Saçmalıyorsun. Aahhg, bu cidden ürkütücü bir şey. İnan bana."
"O zamana ayrıl ondan." dedim açık ve net bir şekilde.
"Tavsiye vermekte gerçekte berabtsın." dedin ve elimdeki telefonumu alıp onun fotoğraflarına bakmaya başladı.
"Ondan hoşlanıyorum. Ayrılamam."
"Evlen o zaman." diye dalga geçtim. Omzuma yumruk attı. "Neden artık çeneni kapamıyorsun?"
"Peki, ciddi olmamı mı istiyorsun?"
"Evet, lütfen. Tabii bu mümkünse."
Gözlerimi devirdim ve ciddi bir şekilde düşündüm. Bir insan seviyorsa evlenmek onu korkutmazdı, değil mi? İşte, tüm sorun çözüldü. Minho onu yeteri kadar sevmiyor, ondan ayrılmalı.
"Ciddi diyorum ondan ayrıl." dedim ciddiyetle. Bana uzun ve keskin bir bakış attı. Öldürmek ister gibi.
"Daha önce hiç birinden hoşlanmadım, hoşlanmak nedir bilmiyorum bile. Tavsiyelerimi takma." dedim.
"Ah, evet belli oluyor."
"Sağol ya."

Dönüş için tekrar otobüse bindiğinizde iş çıkışı saati olduğu için tıklım tıklımdı. Minho hızlıca tüm insanların aralarında. Geçip bir köşeye gitti, bense kargaşada öylece kaldım. Tanrım, bazen sinirimi bozuyordu. İnsanlar arasında ezilip bükülerek olsa bile yanına vardım. "Bana trip falan atmıyorsun diye umuyorum çünkü ben bir şey yapmadım." dedim.
"Trip atmıyorum. Sadece şu konu hala aklımda. Yani ondan ayrılmayı düşündüğümde bir garip oluyorum, kötü anlamda, ve ilerletmeyi düşündüğümdeyse çok daha garip oluyor, gerçekten kötü anlamda."
"Ayrıl işte." dedim.
"Ama..." dedi ve dudak büktü.
"Lan ne istediğine karar versene."
"Zaman dursun ve ilişkimiz ne ileri ne geriye gitsin istiyorum."
"Zamanın durmasını gerçekten isterdim." dedim. "Tam şuanda dursun isterdim."
"Bu kokuşmuş otobüsün ortasında mı?"
"...sanırım evet." dedim omuz silkerken.
"Garip bir tercih." dedi.
Gerçekten garipti. Garipti çünkü bunu isteme sebebim daha da garipti.

Seukinsip | MinsungWhere stories live. Discover now