19. Bölüm: Asık Surat*

16 9 0
                                    

Kafeye gitmemizin ve minik tartışmamızın üzerinden dört gün geçmiş ve matematik dersinin günü gelmişti. Bu sefer eve girer girmez masaya yönelmek yerine koltuğa oturdum. Aramız hala gergindi. Tuhaftı çünkü kavga ederken olayın büyük olduğunu bile hissetmemiştim. Gerçi bana kalırsa büyük değildi. Sadece saygısızlık etmişti, ancak onu affetmiştim. Evet, ben affettim. Af dilemese bile onun gururunu koruyan ve özür dilemeyen inatçı tiplerden olduğunu da biliyordum. Bu yüzden uzatmamak adına onu affettim. Ama yinede sessizdik. Üstündeki okul formasını çıkarıp eşofman giymiş bir şekilde yanıma geldi ve bana öylece baktı. "Neden orada oturuyorsun?"
Bir şey demedim çünkü canım istemişti ve bende oturmuştum. Bunun için bir nedenim ya da cevabım yoktu. O da peş peşe sorular sormaya başladı.
"Neden konuşmuyorsun."
"Neden asık suratlısın?"
"Birisi seni mi üzdü?"
"Tanrım, niye hala cevap vermiyorsun?"
"Nede-"
"Çünkü susmuyorsun." dedim bir sonraki sorusunu yarıda kesip.
"Neden bana kızgınmışsın gibi hissediyorum?" diye tamamladı sorusunu.
Bir şey demedim çünkü onu affetmiş olsam bile sinirimi atamıyordum. O gün bir aptaldan farksızdı ve bu beni sinir ediyordu çünkü o aptal değildi.
"Cevap vermeyerek misin?" diye sordu ve ardından umursamaz gibi omuz silkti. "Tamam. Sen bilirsin."
"Sorduğun şeyi kendine sormalısın, bana değil."
"Yani seni ben mi sinirlendirdim?" dedi.
"Tanrım, iki saniye önce dedim. Bu soruyu kendine sor."
"Yani seni sinirlendirdim?" dedi tekrar sorar gibi.
"Bilmiyor musun, bugün seninle konuşmak yerine sadece ders işleyip gideceğim." dedim ve kalkıp masaya, her zaman oturduğum sandalyeye oturdum.
"Anlaşıldı, bana sinirlisin."
Ona değil, sözlerine sinirliydim. O gün söylediği şeyleri gerçekten öyle düşündüğü için söylemiş olamazdı, onu tanıyordum. Sadece sinirlendirmek için söylemişti ve işe yaramıştı da. Üstelik dürüst olmak gerekirse bana asla o gözle bakmayacağını anlamak beni üzmüş ve öfkelendrmişti. Sanırım bununda biraz etkisi vardı. Biraz.
"Hala surat asıyorsun." dedi yanıma otururken. Çattığım kaşlarımı gevşetmeye çalıştım ama bir refleks gibi sürekli kaşlarımı çatıyordum. Kitabımı çıkarırken dirseğim onun koluna değdi. Derin bir nefes alıp sandalyemi ondan uzaklaştırdım ve aramızdaki mesafeyi açarak bana değmemesini sağladım. O bana baktı ama ben kitaba, en son kaldığımız geometri sorusuna baktım.
"Hey, sen geometri seversin. Hadi surayını asma ve neşelen. Zor ve saçma üslü ifadelere bir son verdik." dedi ve kitabı önüme iterken bana yaklaşarak açtığım mesafeyi de kapadı, artık dizi dizime değiyordu. Neyi sevdiğimi ve neyi sevmediğimi bilmesi hoşuma gitse bile hafifçe ondan uzaklaştım.
"Evet severim." dedim sadece ve kalemimi aldım. Elimdeki kalemi aldı ve masaya koydu. "Bu bile seni az çok mutlu etmediyse belki de üslü ifadelere dönüp bir bakabiliriz, ha? Ne dersin?"
Kalemimi geri aldım. "Gayet mutluyum. " dedim ve sahte olduğu belli bir gülüşle ona baktım.
"Aman ne güzel bir gülüş." diye alay etti ve kitabı önüne çekip geometriyi geçip üslü ifadeleri açtı. Parantezler içinde üst üste dizilmiş karmaşık rakamları görmek bile canımı sıkmaya yetmişti. Ondan kitabımı aldım ve geometri bölümünü tekrar açtım. "Kaldığımız yer burası. Buradan devam edelim."
O güldüğünde ben de ister istemez hafifçe güldüm. "Üslü ifadelere olan nefretin asla anlamıyorum." dedi.
"İğrenç bir konu. Tanrı belasını versin bu üslü ifadeleri bulan herifin. Hatta matematiği bulan herifin."
Güldü. "O herif olmasaydı tanışamazdık. Belki bizim sınıfın önüne gelip kapıda dikildiğin gün tanışırdık ama sanmıyorum. Yani evet, o herif olmasaydı tanışamazdık." dedi suratındaki gülüşle.
"Yine de nefret ediyorum."
"Matematikten nefret ettiğin zaman beni düşün. O zaman seversin." dedi şakasına.
"O zaman yedi yirmi dört seni mi düşüneyim?" Zor iş değildi. Bazı günler oluyordu ve tüm gün onu düşünüyordum. Kesinlikle zor değildi.
"Evet. Düşün. Belki o zaman surat asmayı bırakır ve biraz gülümsersin."
"Surat asma nedenim senken mi? Ah, tabii." dedim alay edercesine.
"O halde gülümseme nedenin de olabilirim." dedi. Zaten çoğunlukla oydu ama haberi bile yoktu.
Ne yazık ama. Asla bilemeyecekti.

Seukinsip | MinsungDove le storie prendono vita. Scoprilo ora