Buğulu Düşünceler

148 10 13
                                    

Alican

Ertesi sabah uyandığımda Danilo hala yanımda uzanıyordu. Başımı kaldırıp duvardaki saate baktığımda henüz erken olduğunu fark ettim. Bu yüzden biraz daha yanında uzanıp oyalanmak istedim. Bir elimi başımın altına koyarak yatakta dikleştim ve onu izlemeye başladım.

Gözlük takmadığı için yüzü olduğundan biraz daha farklı gözüküyordu ama kesinlikle kötü anlamda değildi. Elmacık kemikleri çok daha belirgindi mesela. Ayrıca gözlük taktığı için burnunda hafif bir iz vardı.

Bir elimi önce hafifçe kıvırcık saçlarına daldırdım. Her zaman bakımlı ve dolgun olan bukleleri dün geceden sonra dağılmış bir haldeydi ama bu halde bile oldukça etkileyiciydi.

Ardından elimi kirli sakallarına götürdüm ve orada gezdirmeye başladım. Elime batan sakalları dün gece boynuma ve kasıklarıma gömüldüğünde içimde hissettiğim o titremeyi hatırlatmıştı.

Dolgun dudakları her zamanki gibi gözalıcıydı. Dudaklarının bedenimin herhangi bir noktasına temas etmesine gerek bile yoktu. Nefesini üzerimde hissettiğimde bile adeta ruhumun en derinlerine kadar dokunuyordu.

Vücudunda çok fazla dövme vardı. Boynunda, kollarında, göğsünde... Her biri birbirinden farklıydı ama ona öyle çok yakışıyordu ki adeta bedeninin bir parçası gibiydi. Nasıl bu kadar etkileyici olabildiği hakkında bir fikrim yoktu.

Ardından ellerine baktım. Parmaklarımı elinin üzerinde dairesel hareketlerle gezdirmeye başladım. Öylesine hafif ve güzellerdi ki onları sonsuza kadar bedenimin her bir parçasında hissedebilirdim. Aşçı olmasına şaşırılmamalıydı çünkü böyle ellere sahip olan birinin becerikli olmamasına imkan yoktu.

Sonrasında gözüm yine bilekliğine kaydı. Bu bilekliği çıkardığını hiç görmemiştim belki de onun için özel bir anlamı vardı.

Ayrıca belli ki uykusu da ağır olan biriydi. Elimi tüm vücudunda gezdirmiştim fakat hala uyanmamıştı. Onun hakkında ögrendiğim şeylere bir yenisi daha eklenmişti.

Öylesine etkileyici biriydi ki ondan gözümü alamıyordum. Tek kusuru bile olmayan bu adamın benim gibi birinde ne bulduğunu gerçekten merak ediyordum. O her anlamda mükemmeldi sanki çekici olan her şey birleşip onda toplanmış gibiydi bense.. sadece bendim işte.

Şuan asla yanından kalkmak istemiyordum ama birkaç saat içerisinde restoranda olmamız gerekiyordu. Bu yüzden onun biraz daha uyumasına izin verirken ben kendimi direkt duşa atmaya karar vermiştim.

Hızlı bir duş alıp çıktıktan sonra giyinmek üzere odaya girdiğimde hala uyuyordu. Tüm bedeni yatağı öyle bir kaplamıştı ki bir an için tüm gece ikimizin buraya nasıl sığdığını düşünmeden edememiştim.

Giyinip hazırlandığım sırada mutfaktan sesler geldiğini fark ettim. Hassiktir Batu'yu tamamen unutmuştum! Acaba eve ne zaman gelmişti, bizi duymuş olabilir miydi? Umarım böyle bir senaryo gerçekleşmez çünkü önümüzdeki bir yıl boyunca benimle dalga geçerdi.

Panikle odadan çıkıp mutfağa gittiğimde kahvaltı hazırlıyordu.

Boğazımı temızleyip "Günaydın." dedim.

"Günaydın biraz daha uyanmasaydın odaya gelip kendim uyandıracaktım." dedi çay koyarken.

Neyseki erken uyanmıştım yoksa gördüklerini aklından silmesi biraz zor olabilirdi.

Sandalyeyi çekip otururken "Ee konuştunuz mu şefle?" dedi kaş göz yaparak. Ne diyeceğimi bilemediğimden onaylar anlamda başımı sallamakla yetindim.

"Oğlum madem adamla konuşacaksınız ne diye bana önceden haber vermiyorsun kapı dışarı etti resmen beni." dedi sitemle.

Batu haklıydı fakat bilmediği bir şey vardı. Dün akşam geleceğini ben de bilmiyordum. Geldiğinde Batu'ya ne demiş olduğunu merak ettim. Olanlardan haberi yok gibiydi.

Al Dente | AldanWhere stories live. Discover now