15

111 11 6
                                    

- palaye royale, line it up ft

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

- palaye royale, line it up ft. lp -

Soğuk duvarların arasındaki yalnızlığı yeniden kendini hatırlatıyor, onu avuçlarının arasına alıyordu. Mutfaktan gelen tabak sesleri, Jungkook'un şarkı mırıldanışı, yemek kokuları onu kutunun içine koyuyor, kapak kapanıyordu. Pencereye yaklaştı, araladı. Soğuk hava yüzüne sert bir şekilde çarptı. Aile bağını tamamen kaybetmişti. Ebeveynlerinin kanatlarının altına saklanan Taehyung olamazdı, biliyordu. "Taehyung." Jungkook'un sesini duydu, her şeyi onun için yapıyordu. Gülümsemesi, mutluluğu, gözlerindeki parlaklıkları için katlanıyordu. Jungkook pencereyi kapattı.

"Hava çok soğuk, hasta olacaksın."

Jungkook'un telaş içindeki sözleri tebessüm etmesini sağladı. Ellerini genç bedenin yüzüne koydu, alnını öptü. "Ellerin de buz gibi olmuş. Hemen ısıtıcının yanına geç." Jungkook hâlâ endişe içinde konuşuyordu. "Tamam, ısıtırım. Biraz hava almak istiyordum." dedi Taehyung, koltuğun kenarında duran ısıtıcıya yaklaştı. "Kahvaltıyı buraya getiriyorum, rahat bir şekilde yeriz." Jungkook konuşmalardan hiç etkilenmemiş görünüyordu ama gerçeğin farkındaydı. Jungkook acı çekiyordu. Annesini küçük yaşta kaybetmiş, Kim ailesinin evinde büyümüştü ve onlara sırtını dönmek zorundaydı.

Büyük eve ilk geldiği gün içinde bulunduğu ruh halinden oldukça uzaktı. Evi sevmemişti. İnsanları sevmemişti. Yalanların, sahte gülümsemelerin, soğuk duvarlara asılı gerçek olmayan aile fotoğraflarının arasında benliğinin kaybolmasından korkmuştu. Genç beden nasıl olmuştu da o evin içerisinde sıcaklığını koruyabilmişti? Gülümsemeleri içten, sözleri samimi, bakışları parlaklık dolu kalmıştı. "Ne düşünüyorsun?" diye sordu Jungkook, büyük bir tepsiye koyduğu tabaklar ile başında duruyordu. Orta sehpayı biraz daha koltuğa doğru çekti, Jungkook tepsiyi bıraktı.

Salonun havası ısınmaya başlamıştı. Jungkook ne kadar ikisinin dizlerini kaplayan battaniyeyi üzerlerine çekmiş olsa da üşüyor hissetmiyordu. "Biraz konuşmak ister misin?" diye sordu Taehyung, onun içinden geçenleri bilmek istiyordu. Jungkook ona baktı. "Ne konuşmamı istiyorsun?" Bir şeyler söylesin istiyordu. Ona gelişi hakkında konuşsun, sabah ailelerinin onlara yaptığı baskını umursamadığını dile getirsin istiyordu. Jungkook gülümsesin, mutlu olsun istiyordu. Yanında olduğu için mutlu olduğunu bilmeye ihtiyaç duyuyordu.

"Sessiz kalmanın en doğrusu olduğunu düşündüm. Senin aile evine gelirken, seni bu evde beklerken başıma geleceklerin hepsini biliyordum. Onları geride bırakmam gerektiğine emindim. Annem neden yapmadı, boyun eğdi, bilmiyorum ama ben annem değilim."

Taehyung onu dinlerken sessiz kalmaktan başka bir şey gelmedi elinden. Genç olan ondan daha cesur çıkmış, hislerini kabul etmiş, adımlarını ona göre atmıştı. "Sevginin bizi nasıl bir noktaya getireceğini bilmiyorum, Jungkook. Paramız yok, benim işim yok, senin okuluna devam etmen lazım. Aşkın her şeyi çözüp çözemeyeceğini zaman içinde göreceğiz." dedi Taehyung, tüm riskleri kabul ederek adım attıklarına emin olamıyordu. Her şey bir anda mahvolabilirdi. Jungkook onu terk edebilirdi. İyi bir aile ortamında büyümüştü. Her istediği anında yapılmıştı. "Benim de kafamı kurcalayan noktalar var. Okulu bırakabilirim, seninle beraber çalışırım. Belli bir noktada dönmek istersem, yine dönerim." Jungkook'un söyledikleri afallamasına neden oldu. Okula bırakmak da nereden çıkmıştı?

bir serzeniş öyküsü' taekookWhere stories live. Discover now