1

1.3K 96 45
                                    

soluksuz kalma masalı

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

soluksuz kalma masalı

Eylül ayının ilk günüydü Seoul'ü bir yağmur sağanağı altında bırakan. Uzun kahverengi trençkotunun altındaki genç beden otobüs durağının direğine yaslanmış, kalabalık caddeden geçen arabaların sıçrattıklarının pantolonuna bulaşmasını izliyordu. Çamurlu sular açık renk pantolonda iz bırakıyor, lekeler oluşturuyordu. Dünya umurunda değil gibi duruyordu. Her an lüks bir araba durak kenarına yanaşacak, onu içeri davet edecek ve uzun bir yolculuğa çıkacaklardı. Aklındaki düşüncelerin hepsi, bu ihtimale uyuyordu. Trençkotunun sağ kolunu sıyırdı, altın saate baktı ve otobüsün gelmesine birkaç dakika kaldığını gördü.

Mavi renkli, üzerindeki numarasını gösteren neon levhanın arızalı olduğu otobüs durağa yanaştı, insanları takip ederek sıraya girdi. Yağmur şiddetini her geçen dakika arttırıyor, durmaya niyeti olmadığını haykırıyordu insanlara. Sağanak beklenmedik bir anda vurmuştu büyük şehri. Birkaç gun önce tüm medya kuruluşları, meteoroloji uzmanları Eylül ayının sakin, yağmurlardan uzak geçeceğinu halka dile getirmişti fakat Eylül ayının onlarla olan planları farklıydı.

Otobüs doluydu, insanlar ayakta zor tutunuyor, düşmemecek için tüm çabalarını sergiliyorlardı. Bir cam kenarında ayakta dikilmeye başladı. Sırtı soğuk camın etkisiyle ürperdi. Bir katil olmayı düşündü. Arabayı bir uçuruma sürüklemeyi, farklı hikayeler ve hayat çabaları yaşamakta olan bu insanların hepsinin hayatına tam şu anda son vermeyi. Kaç tanesi memnun olurdu bu durumdan? Hangileri teşekkür ederdi ona içinde bulundukları çıkmazı sona erdirdiği için? Hayat telaşında olan insanların hangileri düşünürdü geride kalan yaşamlarını?

Annesinin kucağında yağmurun camlara çarpmasını izleyen ve bunu küçük bir oyun gören küçük çocuğa takıldı gözleri. Mutlu görünüyordu. Kalın montunun içinde ellerini çırpıyor, başını geriye atarak kahkahalarla gülüyor, yanındaki orta yaşlı kadını güldürüyordu. Zavallı bir hayattan en mutlu olduğu anda çekilip alındığını düşündü. Onun cansız bedenini sık ağaçların, küçük kaya parçalarının olduğu bir uçurumda hayal etti. Mutluluğu elinden alınmış, küçük bir beden. Çocuğun gözleri, kendi gözleriyle birleşti. Minikti, gülüyordu. "Ne kadar tatlı bir bebek, kaç aylık?" diye sordu orta yaşlı kadın, "Ah, henüz yeni iki yaşına giriyor. Bugün doğum günü." dedi annesi olan genç kadın. Orta yaşlı yabancı kadın bebeğin siyah saçlarını sevdi.

"Uzun ve güzel bir hayatın olsun, çocuğum."

İyi dilekler okyanusun ortasında kayboldu, dağıldı. Yağmur onu aldı, uzaklara taşıdı. Otobüs şoförü bir anda hakimiyetini yitirdi. Otobüs iki yana yalpaladı. Kadın kucağındaki bebeğine sıkı bir şekilde sarıldı. Otobüsün içinden sesler yükseldi. Küçük çocuk korkudan ağlıyor, kendini sıkıyor, annesinin kolları arasından kurtulmaya çabalıyordu lakin nafileydi, otobüs bariyerlerden birine çarptı. Yongin yakınlarındaki bu kaza, uzun bir süre televizyon ekranlarını meşgul edecekti. Trençkotunun içindeki adam, otobüs içindeki en sakin olandı. Otobüs bir kez daha bariyerlere çarptı, insanlar yerlere savruldu, çığlıklar birbirine karıştı. Küçük çocuk annesinin kollarından kurtuldu, cama başını çarptı, annesinin kucağına düştü.

bir serzeniş öyküsü' taekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin