13

139 14 1
                                    

mutluluğun tuvale yansıyan izleri

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

mutluluğun tuvale yansıyan izleri

Saat gece yarısını bulurken yağmur beklenmedik şiddetini göstererek damlalarını cama vuruyordu. Sıcak çikolata ve kahve dolu porselen iki siyah bardak sehpanın üzerinde duruyor, buharlar etrafa yayılıyordu. Kurak tarlaya açılan pencereler rüzgârın etkisiyle sarsılıyor fakat açılmıyordu. "Jungkook." diye seslendi Taehyung, elinde tutuyor olduğu kurabiye dolu tabağı sehpanın üzerine bıraktı. Banyodan çıkan beden boya izleri dolu eşofman altı ve tişörtünden kurtulmuştu. Saçları hafif kabarıktı. Kim Taehyung bu görüntünün onu mest ettiğini söyleyebilirdi. Soğuk duvarların arasında yaşarken de kalbini ısıtan her zaman bu görüntü olmuştu.

Yatağa oturmadan önce sehpayı biraz daha yakınlarına çekti, yastıkları duvara dayadı. Jungkook hemen yanına oturdu, kalın battaniyeyi ikisini kaplayacak şekilde üzerlerine çekti. "İyi misin? Üşüyor musun?" diye sordu Taehyung, üşümüyordu. Onun yanında olduğu sürece sıcacık hissettiğini söylemesi Taehyung'u gülümsetti. Jungkook dizüstü bilgisayarını kucaklarına çekti, kurabiye dolu tabağı da aldı. Yeni yapılmış kakaolu kurabiyelere değişik şekiller vermişti. Bulut, kalp, tavşan, ayı ve kedi desenlerini seçebiliyordu. Porselen kupaları aldı, kahve olanı Jungkook'a uzattı.

Tek bir boyanmadık noktası kalmayan tuval onların duygularının bir resmiyeti olarak kenarda kurumaya bırakılmıştı. Ellerinin izleri birbirine karışıyordu, Taehyung ne zaman o tabloya baksa kendi hislerini apaçık bir şekilde görebiliyordu. Jungkook bilgisayarında bir işler peşindeydi, dalgın görünüyordu. Bir sorun olup olmadığını sordu. "Bir sorun yok. Haftaya dersim var ve iptal etmeye çabalıyorum." dedi Jungkook, kahvesinden ara ara küçük yudumlar alıyordu. "Neden iptal etmek istiyorsun ki?" Taehyung ona dikkatli bir şekilde bakıyordu, çatılan kaşları onu sevimli gösteriyordu.

"Saçma bir tarih dersi, gitmeye bile gerek ama yoklama alıyor. Bazen bunaldığımı hissediyorum."

Jungkook kendisinin üzerinde olan gözlerden yayılan sıcak hislerin farkında olarak biraz kıpırdandı, bedenini yatakta yaydı ve başını Taehyung'un omzuna doğru yasladı. "Bu bölümü okumanı büyükbaba mı istedi?" Taehyung o evin içinde nasıl bir düzen kurulu olduğunu kısa zaman içerisinde anlamıştı. Özgür düşünceleri, istekleri olan kimse yoktu. Büyükbaba prangaları onların bileklerine takmış, zincirleri parmaklarının ucundaydı. "Belki... Bilmiyorum, her zaman bu bölümü okumak istediğimi sanıyordum ama şimdi baktığımda hiçbir şey anlamıyorum." dedi Jungkook, ona dürüst olmak iyi geliyordu.

Bir hayat kurmak istiyorlardı ama ellerinden tutacak yetişkinlerin olmadıklarının farkındalardı. Kendilerine yetmeleri gerekiyordu. Taehyung senelerdir ailesini arkasına alarak yaptığı aylaklık ve aşırı davranışlarına son vermeli, Jungkook'a bir yuva olmalıydı. "Annem ve baban tüm aileyi karşılarına alarak aşklarına sahip çıkmış olsalardı..." Jungkook bir an başladığı cümlenin devamını getiremedi, sözcükler bir yerde kaldı. "Biz olmazdık, onu biliyorum. Her çocuk ebeveyninin bir parçasıdır. Ben tüm dış görünüşümü babamdan alsam dahi ruhumdaki birçok parça anneme ait. Tuhaf ama öyle... Sen de annene benziyormuşsun." dedi Taehyung, babasının korkak olmasının ilk kez işine yaradığını hissediyordu.

bir serzeniş öyküsü' taekookWhere stories live. Discover now