12.Gerçeklerin gölgesinde.

Start from the beginning
                                    

Elbette biliyordu, hatta belki de herkesten daha iyi biliyordu, çünkü yüzüne baktığımda aklında onlarca yol düşünüp hiçbirinden sonuç alamadığını görüyordum. Ama işte zordu. Orada başımıza neler geleceğini, bizi nelerin karşılayacağını bilemezdik.

Yüzümdeki üzüntülü ifadeyle bakmaya devam ettiğim sırada, gözlerini kapatıp derin bir nefes aldı. Ardından tekrar açtığında öne doğru eğilerek elini bacağının üstüne yerleştirdiğim elimin üstüne koydu. Bu dokunuşuyla tüm dikkatim dağıldığında, elimin üstündeki eline bakıp yutkundum, fakat "Korkuyorum." diye bana ulaşan sesi, tekrar toparlanmama yardımcı oldu. "Kendim için değil, çünkü çıktığım yollarda hiçbir zaman kendim için endişelenmedim ama..." Gözlerini kapatıp nefesini verdiğinde, nefesi yüzüme çarptı. "Seni çakalların olduğu bir ortama götürmek istemiyorum."

"Ölmesini mi istiyorsun o zaman, aptal herif!"

Özgür Bey'in az önceki sesinden daha sert tınısı duyulduğunda, zar zor yumuşayan Polat'dan eser kalmamıştı. Tekrar çenesi kasılmaya başlarken, "Ulan biri si..." diye küfür etmek istiyordu ki gözleri beni bulduğunda sustu.

Polat duygusal düşünüyordu bazı konularda belki ama Özgür bey daha çok mantıksal kararlar veriyordu ve haklıydı. Risk almadan ilerleyemezdik, zaten risk almadığımız takdirde öleceğimiz ya da yakalanacağımız için ilerlemek söz konusu bile değildi.

Kaşlarımı çatıp bir şeyler yapmam gerektiğini daha fazla idrak ederken, Polat'ın ayağının üzerinden sağ elimi kaldırmadan diğer elimle sahte sakalından tutup bana bakması için kendime çektim. Bu hareketim karşısında kaşları havalandığında, "Bana bak, Sofia'nın eşi." dedim; kurduğum cümleden tiksindiğim her halimden belliyken, "Bunları istemiyorum ve senin bunları çıkarman için bir an önce içeri girip adamları atlatmamız gerek." Yüzümü buruşturarak biraz daha yüzüne yaklaştım. "Taktığın maskeden bir farkları yok ve ben yüzünü gizleyecek bir şeyler takmanı istemiyorum." Az önceki şaşkınlıkla havalanmış kaşları düz bir çizgi haline geldiğinde sağ dudağının kenarı kıvrıldı, ben ise devam ettim. "Hem yanımda kurt varken çakalların bir şeyler yapması mümkün mü sence?"

Cümlemi bitirir bitirmez kulaklığımda yükselen ıslık sesi ile gülümseyerek başımı iki yana salladığımda elbette ıslık çalanın kim olduğunu biliyordum. Reis ıslığının ardından, "Aferin kız sana." diyerek tüm havamı bozarken, Polat mavilerini gözlerimden ayırmamıştı.

Yoğun bakışları ürpermeme sebep olduğu sırada, "Bu cümleler..." dedi, yine tüm yaşananlar şu an yaşanmıyormuş gibi bir rahatlıkla, "Hayallerim dahilinde değil, daha fazlası."

Sertçe yutkunduğumda, "Senin hayallerin ne ki?" diye sordum, çekinerek ve merakla. Neden böyle söylemişti ki şimdi? Benim dikkatimi dağıtıyordu ve bu hiç hoşuma gitmemişti.

Dudaklarındaki tebessüm genişledi ve biraz daha yüzüme yaklaştı. "Hayallerimi seninle uzun uzun konuşabilirim, hatta..." gözlerini gözlerimden ayırıp dudaklarıma baktığında yanaklarım yavaş yavaş kızarmaya başlamıştı. "Birkaçını gerçekleştirebiliriz, ama biz biraz daha bu şekilde durmaya devam edersek, birileri kalp krizi geçirecek ve yardımına ihtiyacımız olmasa bu benim umurumda olmazdı." Sırıtarak geri çekildi. "Sadece senin beni plan için ikna etmeni bekliyor, yoksa çoktan içinden saydırdığı küfürleri dışa vururdu."

Polat cümlesini bitirir bitirmez kulaklığımdan Özgür beyin küfürleri yükseldiğinde, ikimiz de istemsizce attığımız kahkahaları durduramamıştık. Ona ne oluyordu ki? Bu tepkileri aklıma garip garip şeyler getiriyordu, fakat elbette ihtimal vermiyordum; hem Polat ile araları iyi değildi ve zaten Duru nişanlısıydı.

GÖLGELERİN KAÇIŞIWhere stories live. Discover now