Geçmişin Sırları

Magsimula sa umpisa
                                    

Emre'nin az önce attığı mesajı bir kenara bırakarak tekrar Danilo şefin odasına doğru yürümeye başladım. Odaya girdiğimde kapıyı yavaşça araladım. Henüz geldiğimi fark etmediği için kapıya arkası dönük bir halde camdan dışarı bakarken İtalyanca bir şeyler söylüyordu.

"Stronzo!"

Ne dediğini anlamasam da sinirli olduğu ses tonundan belliydi. Geldiğimi fark etmediği için boğazımı temizlerken "Girebilir miyim?" dedim.

Şaşkınlıkla arkasına dönerken "Gel tabii ki." diyerek önüne döndü.

Sakince "Reçeterle ilgili bir sorun mu oldu yoksa?" diye sordu sanki az önce Tan şefle bir tartışma yaşamamış gibi.

Ağır adımlarla masasının önüne geçtim.

"Hayır bir sorun yok. Aslında ben de sana-" derken restoranda olduğumuzu hatırlayarak "Yani şey size aynı soruyu soracaktım. Az önce içeriden bağırış sesleri geliyordu bir sorun mu var?" dedim.

Bir eliyle gergince alnını sıvazlarken "Hayır bir sorun yok." dedi.

Tabii ki de söylediği hiç inandırıcı gelmemişti. Her zamanki gibi gergin hissettiği için ileri geri çekiştirerek bilekliğiyle oynuyordu.

Kollarımı birbirine bağlarken "Şuan hakkınızda ögrendiğim şeylere bir yenisi daha eklendi. Yalan söylemeyi hiç beceremiyorsunuz." dediğimde derin bir nefes aldı.

"Yalan söylediğimi de nereden çıkardın şimdi?"

Parmağımla hala bilekliğinde olan elini işaret ederken "Bir sorun olmadığını söylüyorsunuz ama durmadan bilekliğinizle oynuyorsunuz." dedim.

Anlamayan bakışlarla bilekliğine bakarken bu defa "Ne zaman gergin ya da düşünceli olsanız bilekliğinizle oynuyorsunuz." dedim.

Bunun üzerine sessizce gülümserken elleri cebinde bir şekilde öne doğru geldi ve masaya yaslanarak oturdu.

"Benimle ilgili ögrendiğin şeyler hakkında bir klasörün falan mı var yoksa?"

Konuyu geçiştirmek istediğinin farkında olduğum için ben de dalga geçerek cevap verdim.

Gözlerimi devirerek "Evet, hepsini dosyalar halinde istifleyip yatağımın altında saklıyorum." dediğimde kahkaha atarak iki elimden tuttu ve beni yavaşça kendini doğru çekti.

Restoranın içerisindeyken böyle hareketler yapmamız riskliydi ama onun yakınındayken mantığımı nasıl dinleyebilirdim ki?

"Hala sorunun ne olduğunu söylemediniz?" dedim aramızdaki mesafenin azalmış olmasını görmezden gelmeye çalışarak.

Benim aksime o bulunduğumuz konumu umursamıyordu. Ellerimi sıkıca kavrayarak omzunu silkti.

"Seni görünce unuttum gitti."

Tan şefle neden tartıştığını belli ki anlatmak istemiyordu belki de henüz her şeyini benimle paylaşacak kadar güvenmiyordu bana. Ama ona bu konuda kızamazdım birbirimizi yeni yeni tanıyorduk sonuçta.

"Yani özel meselelerinizi benimle paylaşmak istemiyorsanız sizi bu konuda zorlayamam elbette." dediğimde kaşlarını çattı.

Ardından ellerini sıkıca kavradığı ellerimden çekip belime götürdü. Bu defa ellerini arkamda kenetlediğinde ben de boşta kalan kollarımı omzuna götürdüm. Sanırım artık ondan eskisi kadar çekinmiyordum.

Şuan da bulunduğumuz yakınlık aklımdan çok başka sahnelerin geçmesine sebep oluyordu. Ama kendime restoranda olduğumuzu hatırlatmak zorundaydım.

Al Dente | AldanTahanan ng mga kuwento. Tumuklas ngayon