"Dersim var bugün Yaman. Çıktıktan sonra yurda geçip hazırlanıp direkt çıkacağım zaten salona gelmek için."

"Tamam seni okuldan alır eve getiririm ve rahatça hazırlanırsın. Sonra birlikte geçeriz."

Kıvrılmasına engel olamadığım dudaklarımı ısırarak "Ama" dedim itiraz etmek için. "Erken geldiğimde seni antrenmanda buluyordum. Beni almak için gelirsen antrenmanın aksayacak."

"Programım bana bağlı, istediğim gibi değiştirebilirim."

Hevesle baktığı için omuzlarımı düşürerek kabullendim. "Olur çıkmama yakın mesaj atarım."

Aklıma takılanla beraber "Senin stajın yok mu?" dediğimde "Stajımı bu ay fakülte hastanesinde yapıyorum zaten fakültede olacağım," dedi. "Bugün işim öğlene kadar."

"Beni birkaç saat beklemen gerekir olmaz."

Sıkıntıyla eğilip dudağıma bastırdı dudaklarını sertçe susmam için. "Seni birkaç saatten fazla da bekleyebilirim bu sorun değil."

"Fakültelerimiz hiç yakın değil." Benim aklıma takılan her şeyin çözümü vardı onda. "Neyse ki arabamız var" diyerek elinin altındaki direksiyonda gezdirdi avuç içini.

Yüzümden eksilmeyen gülümsememle omzuna elimi bastırarak oturduğum koltuktan havalandım ve yanağına dudaklarımı bastırıp uzunca öptüm. Geri çekildiğimde kapatmış olduğu gözlerini geç araladı. Bakışlarından kaçmamın sebebi beni utandıracak kadar derin oluşuydu. Bu yüzden yine bana dönmesine kalmadan arabadan indim.

Gitmek yerine o da indi ve benden tarafa dolandı. "Sarılmadan mı gideceksin?" diye sordu kaşlarını çatarak.

"Sadece birkaç saat sonra görüşeceğiz."

"Seni özlememe engel değil." Bana doğru eğildiğinde eş zamanlı olarak kollarım boynuna dolandı. Yüzümü boynuna gizlerken sıkıca sarıldım. Daha sıkı sarılarak karşılık verdi. Kollarının arasında o kadar iyi hissettim ki ona sığınmaktan acayip zevk aldığımı kabul ettim. "Yaman" dedim ayrılmamız gerektiği aklıma gelince.

"Hım.." Mırıl mırıl sesi benim de uykumu getiriyordu ama hayır bir an önce ondan uzaklaşmam gerekti.

"Ayrılmamız gerek."

"Bırakasım yok." Gerçekten de kolları ayrılacak sandığım anda daha sıkı sarmıştı beni. Tam o sırada güvenlik noktasında bizi izleyen Burçin'i fark etmemle beraber "Geç kalırım derse" diye hatırlattım ona.

Beni bırakmadan önce boynumdan öptü. Bunu alışkanlık haline getiriyordu. "Seni birkaç saatliğine bırakıyorum" dedi huysuz huysuz. "Ders aralarında yaz, sıkılırsan ara."

"Hastanede müsait olamazsın ki."

Kendi meşguliyetine de huysuzluk yaparak "Bok vardı doktor olduk" diye söylendi. "Tamam sen yaz ben müsait olur olmaz bakarım."

Gülerek "Tamam" dedim. "Sadece sıkılınca mı yazayım ?"

"Ne" dedi anlamayarak.

Omzundaki tişörtün geniş yakasını çekiştirip düzeltirken cilveli cilveli "Özlersem de yazmayayım mı?" diye sordum.

"Isırırım" dedi tehdit eder gibi. Söylediği gibi ısırmak için eğildiğinde geriye kaçarak "Ya" diye sitem ettim.

Bu halim onu keyiflendiriyordu. Genişçe sırıtıp "Yerim lan." dedi tüm romantik kişiliğiyle. "Tatlılığın bana zarar."

"Gidiyorum o zaman" dediğimde başıyla onayladı. Yeterince uzaklaşınca tamamen dürtüsel bir ihtiyaçla geri döndüm ve bunu bekliyormuş gibi başını sağ omzuna doğru yatırıp göz kırptı. Adımlarımın tökezlememesine özen göstererek yeniden arkamı döndüm ve doğrudan yurdun kapısına ilerledim. Burçin elindeki telefondan kaldırdı başını. "Laçin" dedi imalı imalı. "Sevgili yapmışsın."

Panduf | TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin