V. Bölüm

34 16 20
                                    

Geldiğimiz yer benim dün keman çaldığım alandı. Ağaçların arasından bir bankta oturan üç genç vardı. Darwin ile konuşarak güzel bir yol geçirmiştik. Gruptakileri fazlasıyla merak ediyordum. İki bank vardı birinde Amor ve arkadaşları oturuyordu. Darwin'in Amor'u tanımadığını düşündüm ve bu yüzden rahat bir şekilde diğer tarafta ki banka baktım. Darwin'e dönerek "Sanırım daha gelmemişler" dedim. Darwin gülerek "Hayır bak şuradalar" dedi ve Amor'u ve arkadaşlarını gösterdi. O an arkama bakmadan kaçmak istesem bile yapamadım. Darwin' in arkasından yürümeye başladım.

Castor tepesine çıktığı banktan atlayarak Darwin' in yanına geldi ve "Sadece grup için bir toplantı olacağını düşünmüştüm."dedi. Darwin tekrar güldü ve mavi saçlarını geriye atarak "Öyle değil miydi zaten?" dedi ve devam etti "İşte ikinci kemanistimiz Opia!". Sonrasında Caston'un kulağına eğilerek "Senden daha iyi birini bulduğum için üzüldün mü yoksa?" dedi. Bunu onlara yakın olduğum için duymuştum ve komik olmamasına rağmen Caston'u ezdiği için gülmüştüm.

Amor'un adımı duyması ile başını kaldırması bir olmuştu. Kira'da bu sırada oturduğu yerden kalkmış ve yanımıza gelmişti. Darwin bana dönerek konuşmaya başladı "İşte Caston grupta ki bir diğer kemancı ve tek üflemeli çalgıcımız yani flütçümüz Akira, gerçi biz ona Kira diyoruz ama sen istediğin gibi seslen- " diye Akira onu böldü ve

"Akira, kısaltmaya lüzum yok."dedi kibirli bir sesle. Başımı salladım ve Darwin'e döndüm. Darwin ise Amor'a bakarak "Amor! Yeni üyemiz ile tanışmayacak mısın? Kendisi tam bir metronom!" dedi.

Onun bizi tanıştırmasına gerek yoktu. Çünkü birbirimizi oldukça iyi tanıyorduk. Bunu da ikimizde biliyorduk. Amor yere bakmadan gözlerime odaklanarak yanımıza doğru yürümeye başladı. Amor sanki birbirimizi tanımıyormuşcasına elini uzattı ve "Amor" dedi. Ona karşılık olarak eline baktım ve bende elimi uzatarak "Opia" dedim. Tam Amor bana karşı bir şey diyecekti ki Akira ellerini kaldırarak aramıza girdi ve "Tamam gençler bu kadar şaka yeter ben gerçek bir kemanist bulmaya gidiyorum" dedi. Daha sonrasında "Aslına bakarsanız eğer bulamazsam yani ona kalırsak da bir daha dönmemek üzere gidiyorum" diye ekledi.

Gözlerimi kapatarak gülümsedim ve kadifemsi bir ses tonu ile "Hayır hayır, kovduğun yerden gitmen kendine gurursuzluk olur, sizlerle tanışmak güzel ve keyifliydi ama ben burada sanat yapamam. Hoşça kalın." dedim ve arkamı dönerek yürümeye başladım. Arkamdan Darwin'in bağırmasıyla benim kulaklığımı kulağıma takmam bir oldu. Akşam için keyifli bir yemek yemek istiyordum. 

Yemekhaneye gelerek akşam yemeğinin yanında hazırlanan sandviç poşetini alarak dışarı çıktım. Nefes almaya ihtiyacım olduğunu hissediyordum.Akşam karanlığı üstümüze çökmüşken herkesin bahsettiği ama kimsenin dolaşmadığı çatıya çıkmak iyi olabilirdi. Üstümde ki süveter sayesinde üşümeyeceğimi düşünürek yangın merdivenlerinden herkesin ulaşmaya korktuğu kapıyı araladım. Rüzgar gevşek bir şekilde bağladığım saçlarımı açarken nefes almak için bir fırsat doğmuştu.

Kendimi yeniden doğmuş gibi hissetmem normal miydi? Yoksa bunu herkes yaşıyor muydu? Çatı katında ilerledim. Zemini ıslaktı. Birkaç gün önce yağmur yağmış olmalıydı. Çatının ucunda ki betonları gözüme kestirerek oturabileceğim bir zemin olup olmadığına karar verdim ve gözüme kestirdim. Boruların üstünden bir kedi gibi tırmanarak hedeflediğim yere ulaştım. Cebimden kulaklığımı çıkartarak akşamdan geceye yolculuk eden bulutların eşliğinde kulağıma taktım ve oynatma listemden rastgele bir şarkı seçtim.

Gece iyice ilerlemişti. Çatı katının kapısından gelen sesler ile kulağımdan kulaklığımı çıkardım. Heyecanla kulaklığımı cebime tıktım ve karanlığa doğru "Kim var orada?" diye seslendim. Adım sesleri yaklaşırken korkum damarlarında ki yerini cesarete bırakmıştı. Arkamı döndüm ve betonların üstünde ayağa kalktım. Borulardan inmeye çalışırken kapşonlu birinin yaklaştığını gördüm. Çıktığım adımları tekrarlayarak indim. Siyah kapüşondan fışkıran mavi saçları görmemle beraber "Darwin!" diye bağırmam bir oldu. O ise bu yüksek çıkan sesime karşılık sadece "Opia?" diyebilmişti.

"Hangi hakla beni korkutursun" diyerek karnına şakacı bir yumruk attım. O ise gülerek cevap verdi "Korktun mu sen mi?". Gözlerimi devirerek "Evet" dedim ve arkamı dönerek yüzümü rüzgara verdim. "Şu an uçmayı mı öğreniyorsun yoksa aşağıya düşsem ne olur mu diye düşünüyorsun?" diye devam etti. Ona bakarak "Eğer biraz daha boş yapmaya devam edersen seni atmayı düşünüyorum."dedim.

"Tamam tamam evet sanırım sadede gelmeden bu kadar devam edebiliyormuşuz. Şimdi orada neden onlar ile tanışmadan terk ettiğini sormak istiyorum. Çünkü Akira eski bir dostumuz olduğunu söyledi ve bende böyle bir dost hatırlayamıyorum" dedi. Ona anlatmak zorundayım diye düşündüm. Belki böyle odalarımız ayrılırdı ve ben tek başıma odada kalırdım. Az önce oturduğumdan daha aşağıda kalan panolara arkamı vererek destek aldım onun yanıma gelmesini bekledim. Sessiz bir şekilde yanıma geldi ve derin bir nefes aldım. Daha sonrasında mavi gözlerine baktım ve konuşmaya başladım.

"Kimseye söylemek yok tamam mı?"

"Kimse olmayanlara bile mi?"

"Eğer kimse olmayanlara bile söylersen bu anıları zorla zihninden silmek zorunda kalacağım."

"Bunu istediğimden emin değilim o yüzden kimseye söylemeceğim"

"Söz mü?"

"Söz" dedi ve ağzına bir fermuar çekti. Bende anlatmaya başladım. 

Kuğu GölüWhere stories live. Discover now