II. Bölüm

97 27 84
                                    

Günümüz

Dışarıda beni bekleyen bir bavulum vardı. Kazanmıştım. İstediğim bu güzel liseyi sonunda kazanmıştım. Son aşama kayıt vardı. Okul beni ilk üçe girmem ile kabul etmiş ve kayıt için çağırmışlardı. Karşımda Bay Cade oturuyordu. Ellerimle titreyen dizlerimi örttüm.
"Opeia Allen, 10 Nisan 2009 yılında doğmuşsun. Daha sonrasında 4 yaşında piyonaya başlamış ama bırakmışsın. Peki ama bu neden oldu?"

Yutkunarak ona baktım "Öğretmenim vefat etmişti. Bu bende bir iz bıraktı" yalan. Claier oğlunu eğitmek için beni geride bırakmıştı. Benim bir beceriksiz olduğumu söyleyip yağmurlu bir günde beni evinden kovmuştu. Şuan ölmüştü. Ve kursağımda kalan hevesimi çıkarmak için bana oğlunu bırakmıştı.

Bir kaç gereksiz -yani bana öyle gelen- bilginin ardından bana okul kartımı verdiler. Heyecanla baktım. Üstünde tüm bilgilerim yazıyordu. Sağ alt kısımda konumlandırılmış küçük bir çip vardı. Kart ile daha fazla uğraşmadan müsadelerini isteyerek yanlarından ayrıldım.

Dışarı bekleyen Amor ve arkadaşlarını görmezden gelerek yanlarından bir hayalet edasıyla geçtim. Benimle yaptığı perfonmas sonucunda kuruldakiler bir sınava daha ihtiyacı olmadığını öne sürmüş ve böylece küçük bir test ile okula kabul edilmişti.

Ellerimi bavuluna götürdüm. Bay Cade annesinin yokluğunda Amor içinde konuşacaktı. Bu yüzden beklemenin manası yoktu. Bavulumu yukarı taşımak için asansöre doğru yürüdüm.

Bana verilen kartta yazan üzerine odama geldim. Harika! O kadar sade bir odaydı ki sürekli keman çalışmak için baskı yapıyordu. Oda iki yatak vardı. Bahçede bulunan çeşitli meyve ağaçlarından kiraz ağacına bakıyordu. Yazın son günlerindeydik. Kiraz ağacında olgunlaşan meyveler duruyordu.

Bavulumu yana çekerek yatağımın üstüne oturdum. Odada müzisyenler için konumlandırılmış iki nota sehpası vardı. Çalışma masaları oldukça küçük tutulmuş ve duvarlar yalıtım için uygun hale getirilmişti. Tavanda bulunan ışıklar uzun saatler boyunca notaları okumak için oldukça elverişli duruyordu.

Kapının önünde hareketlenmeler hissettim. Sanırım oda arkadaşım gelmişti. Ellerimde ki teri sildim ve bir işle meşgulmüş gibi gözükmek için bavulumun içinde ki kıyafetleri boşaltmaya başladım. Kıyafetten çok nota getirdiğim göze alınırsa işim pek yoktu. Keman eşyalarımı sırt çantamda bulundurduğum için o bölüme hiç bakmadan direkt olarak dolaba yöneldim. Dışarıda ki adım sesleri bir yaklaşıyor bir uzaklaşıyordu. Ara sıra "Tamam, halledeceğim..." gibi küçük fısıltılar çıkıyordu. Kalın bir sese benziyordu.

Erkek olmaması için dua ederken buldum kendimi. Daha sonrasında Amor olmasından korktum. Uyumlu bir insandı. Ama onunla verdiğim iç savaşımdan bir haberdi. Bu yüzden ondan bir kez daha nefret ettim. Sonunda kapı koluna asılan el geri çekildi. Beyaz kapı açıldı.

Bir ışık demeti şeklinde dışarı çıkan renkleri yakalamadan karşımda ki kişiye odaklandım. "Merhaba" dedi sade bir sesle. Cevap olarak başımı salladım. "No 19 değil mi?" diye sürdürdü. Amor olmaması içimi rahatlatmıştı. Bu yüzden silkindim ve kendime gelmeye çalıştım.

"Evet No 19 ve ben Opia sanırsam yeni oda arkadaşınım" dedim. Ne kadar iyi bir başlangıçtı.

"Konuşabildiğine güçlükle inansam bile oda arkadaşımın bir ruhsuz olmadığını bilmek güzel." dedi. Gerçekten de gülünç bir şekilde başlamıştım. O ise bunu bir maskaraya çevirecek kadar şaklabandı. Daha sonra elini uzattı. "Darwin ve hayır saçlarımı saçma bir iddia sonrası maviye boyamadım. "dedi. Saçlarının mavi olması bir şey ifade etmiyordu. Sadece onun kaçık kişiliğini yansıtıyordu.

Şimdi ise benim kendimi tanıtmam gerekiyordu. "Eğer bir burası boş değilse" -bunu yaparken mavi saçıyla örttüğü alnını işaret ettim- "ve en önemlisi orayı kullanabiliyorsan adımı biliyorsundur. Ayrıca iddia sonrası saçını maviye boyattığını düşünmüyorum. Bana kalırsa akıldan bir ibre kalmayan alnını kapatmak için bu kadar süslediğini düşünüyorum. Şimdi izninle ders çalışmam gerek. "dedim. Onun için yeterli bir cevap olduğunu düşünmüştüm ki arkasını masaya yaslayıp arkasında ki enstrüman çantasını çıkartana kadar. Sanırım yeterli cevabı almamıştı ki görmezden geliyordu.

Darwin hakkında yalan yanlış düşüncelere kapılmadanbende kemanımı yerinden çıkardım. Kulağımda tel sesleri işitmemle beraber başımıkaldırdım. Tel sesleri benden gelmiyordu. . "Demek enstrümanlarımız aynı familyadan". Gelen boğuk bir konuşma sesiyle arkamı döndüm. Duran çelloya baktım. Notalarımız çok benzerdi. Neredeyse kemanla aynı seslere sahip bir enstrümanın müzisyeniydi. "Az önce çıkışmanı yok sayıyorum. Ama bir daha kendimi böyle bir çatışmada hissedersem dilimin döndüğünce seninle başa çıkarım. Ama sanırım sen dil cambazlığı konusunda kemandan daha iyisin. Olsun böylesine de razıyım."dedi. Daha sonrasında yatağının üstüne kaldırdığı çellosunun yanında ki mavi bavuldan eşyalarını çıkardı ve gardırobuna yerleştirmeye başladı.

Ona biraz mahremiyet tanımak ve biraz olsun temiz nefes alabilmek için kemanımı sırtıma alarak koridora çıktım. Buralara yakın küçük bir göl vardı. Okulumuzun şehirden uzak olması buranın güzel özelliklerinden biriydi. Kasabanın tek okulu olması ise kötü taraflarından biri olabilirdi. Prestijli bir okul olmasa kimsenin adını bile okumayacağı aşikardı. Ama yetiştirdiği müzisyenler ve eğitim ekibi ile her şeyi netçe açıklıyordu. İyiyseniz okulumuza gelin diye bağırıyorlardı.

Okulun merdivenlerini hızlıca indim. Şu an istediğim tek şey onlar ile karşılaşmaktı. Sandal ağaçları ile kaplı gölün kıyısında beni yazın akşam güneşinden koruyan yaprakların altına sığındım. Toprak zeminim çamurlu olmadığını elimle kontrol ettikten sonra kemanımı yerine koydum. Notalarımı çıkarma ihtiyacı hissetmeden kemanı çeneme yasladım ve kuğu gölünü bu sefer tek başıma çalmaya çalıştım. Gayet güzel gidiyordum.

Arkamdan yaprak çıtırtıları gelmesi ile durdum. Birinin beni izlemesine hazır olacak kadar sahne almamıştım. Bir topluluğun önünde çalmak kolaydı. İnsanlar iki eleştirir üçüncüde yanındakilere dönerlerdi. Zor olan tek bir yargılayıcının önünde yargılanmaktı.

Başımı çevirdim ve arkamdakini arayangözler ile ses çıkaran kişiye baktım.




Kuğu GölüHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin