6

40 8 29
                                    


8 mayıs

"çocuğun astımı varmış, zor yırttık." bu kısma kadar her şey iyiydi aslında. kaşlarımı çatarak yejun'a bakıyorum. geçen gün yine jia'dan dayak yemiş ama bana söylememiş. "naptığını zannediyorsun kendi başına?"

üzgün üzgün önüne bakıyor. "min jun gelip gözlüklü çocuğu kurtardığında fark ettik."

"bu min jun da ikisiyle de yatıyor herhalde. ibnelere hepsi aynı değil mi, erkek olsun yeter." gülüşmeler.

yejun kafasını kaldıramıyor. daha beceriksiz bir elemanım olmamıştı daha önce. neredeyse ondan utanıyorum.

hocanın tam önünde woojin giriyor içeri, koşarak yanıma geliyor ve kulağıma fısıldıyor. çatılan kaşlarımla beraber kafamı sallıyorum. önüme oturuyor.

zil çalana kadar uzunca bir süre geçiyor. hoca dışarı adım attığı anda woojin'e işaret çakıyorum. koşarak çıkıyor sınıftan. tahtanın önüne geçip kafamı ve kollarımı hareketlendiriyorum. klasik bir eğlence döndürecektim sınıfın ortasında. orospu çocuğu haklamak, tam da ailemin istediği gibi.

woojin'in yakalarından tuttuğu çocuğu alıp gelişigüzel geçiriyorum. "cesaretini tebrik ederim." bir süre karşılık vermeye çalışıyor, arkasına kıvırdığım koluyla hareketsiz kalıyor. tahtaya yaslıyorum yüzünü.

"seni piç. demek benim arkamdan konuşuyorsun." kafasını tahtaya vurmaya başlıyorum. biraz daha zorlanırsam yalatmak da mantıklı olabilir, diye düşünüyorum.

"bir şey demedim su ho! yemin ederim, woojin sana yalan söylüyor!" yakalarını iyice sıkıyorum, benim adamıma laf atmak bir yerde bana da laf atmak demekti.

woojin hiddetleniyor. "ne dedin sen? sizi duydum piç!"

ona el işareti yaparak sakinleş mesajı veriyorum. her şey kontrolüm altında. "demek ben baba parası yiyen küçük bir piç kurusuyum, öyle mi?"

"hayır... lütfen suho affet beni yalvarırım.." en tiksindiğim insan tiplemesi. yalvaran. aniden bırakınca yere yığılıyor. hızlıca dizlerinin üstüne basar bir konuma gelip başını eğiyor."ne istersen yaparım."

gülüyorum. iyice eğlenmeye başlıyorum. "tamam. ayakkabımı öp o zaman." yavaşça kafasını kaldırıyor. "ama ben.."

"duymadın mı? dayak istiyorsun sanırım."

başını eğiyor, dudakları ayakkabımla temas ediyor. midem bulanıyor. çenesine tekme atıyorum. "iğrençsin. ibne misin sen?"

beklemediğim bir şey oluyor o anda. "tahtanın önünden çekilin."

kafamı kaldırıp sesin geldiği yöne bakıyorum. en ön sıra. "ne?" yüzünde çizikler var, çok kanamamış ama yine de kırmızılar.

"soruyu göremiyorum." gülüyorum. her zamanki yakışıklı gülümsemem, daha çok özgüven kastırıyor bana. "buraya yaklaş, duyamıyorum."

ayağa kalkıp tahtaya geliyor. bileğindeki morluğu fark ediyorum, gözlükleri çizilmiş. yejundan dersini almış ama yetinmiyor demek ki. en sevdiğim tipleme. "göremiyorum diyorum. çekil." meydan okuyan.

daha fazla beklemiyorum. saçından tutup tahtaya yapıştırıyorum. "al bakalım çekildim."

bizimkilere bakıyorum, olaya el atmak için kenarda bekliyorlar güya ama hepsi eğleniyorlar. özellikle yejun. onun istediği hep bu zaten, sen döv ben güleyim.

kafasını geri kaldıramadan tahtaya sürtüyorum, boylu boyunca. tüm soruyu siliyorum. tahtaya bakıyor, yumruklarını sıkmasıyla tekrardan gülüyorum.

"orospu çocuğu!" işte bunu beklemiyordum. daha az önce bana piç diyen bir çocuğu dövdüğümü görmesine rağmen mi? peki.

"ne dedin sen?" yakasına yapışıyorum, ironiyi kenara bırakıyorum. bu sefer gerçekten sinirliyim. "dün iyi dayak yemişsin. bir posta da benden yiyeceksin bücür."

"choi suho!" öğretmenin sesiyle hafif bir küfür savuruyorum yüzüne. yakalarından tutup yere savuruyorum çocuğu, tüm gücümle.

keşke eğlencenin içine eden öğretmeni de bir posta dövebilseydim. orgazmım yarıda kalmış gibi hissettiriyor, afallıyorum. tüm ders boyunca onu dövdüğümü hayal ediyorum.

side effect | bxbWhere stories live. Discover now