2. KISIM - 14. BÖLÜM

303 34 17
                                    

Tekgöz
♥️

Liman kenti ağlıyordu ve leş yiyiciler de oturup keyif çatıyordu.

Basık, terli havanın altında kiremitli çatı katından atlayan Tekgöz, kendisine merakla bakan, çarşı kalabalığına karışmış kimseleri umursamadı. Lanet olasıca havanın sıcaklığı hâlâ sonbahar gelmesine rağmen bir türlü düşmemişken şakaklarından akan o alışılmış tere mani olamadı. Koşuşu her ne kadar kendisine kaçtığını hatırlatsa da oturup ağacın gölge altında dinlenmeyi, sonra da uyuyup akşam oluncaya dek yatmayı tercih ederdi.

Nasırlı elleriyle sıcak demiri tutmaya alışkındı. Kendisi ne de olsa eski bir maden işçisiydi. Kaçmadan önce öyleydi en azından. O yüzden de demirin sıcağı sert ellerine işlemezken anlık da olsa siyah saçlarını geriye savuran rüzgara şükranlarını bildirmeyi ihmal etmedi. Koşmaya devam etti ve arkasına bakıp gelenin olup olmadığını da kontrol etti.

Tıpkı bir korsan edası taşıyan bir gözündeki göz bandı, önceden olsa onun görüşünü zorlaştırırdı. Lakin gözünü kaybetmişken ve tek bir mavi renkli gözü etrafı algılarken artık bundan şikayetçi değildi. O yüzden de keskin görüş hızıyla etrafına bir kez daha bakmayı ihmal etmedi. Elindeki kol uzunluğundaki demirle birlikte koşup kalabalığı da yarmaya çalıştı ve en sonunda durup az ilerideki ağacın altına geçmeye niyetlendi. Soluk soluğa kalmıştı. Uzun zamandır hiç bu denli hızlı koştuğunu hatırlamıyordu. Ki koşmamıştı da zaten. Madenlerde buna izin olmazdı.

Saçlarını tokayla bağlayıp susadığını hissederken çantasından parlak, masallara anlatılana benzeyen kırmızı elmasını çıkardı. Suyu yoktu ama elması vardı. Isırıp da yemeye başlarken vaktin kaç olduğunu merak etti. Vakit ikindiye geliyordu ve gemi de bir saat içinde limandan ayrılıp kalkacaktı. Yine de kendisini ağırdan aldı, ayaklarını kuru topraklara doğru uzattı ve keyif içinde elmayı yemeye başladı.

Bitirdiğinde ise yirmi dakikası dakikası kalmıştı.

Son on beş dakikada gemiye biniş yasaktı. Bu demek oluyordu ki sadece beş dakikası kalmıştı. Tekgöz ne yapıp edip beş dakika içinde her şeyi halletmek zorundaydı.

Tek gözüyle kestirdiği yaşlı bir amca onun için iyi bir tercih olacaktı.

Yanına gidip de büyünün tesirini açığa çıkardığı vakit ak sakallı amcanın da büyücü olmadığına dua etti. Bu işleri iki kat daha da hızlandıracaktı.

"Efendim!" dedi koşar adımlarla yanına varıp. Şık giyimli adam arkasına dönüp de kendisine baktığında soluk soluğa kalmış gibi davrandı. Ellerini nereye koyacağını bilemez bir hâldeymiş gibi kendisine de küçük bir telaş ekledi ve karşısındakine acele bir vaziyette olduğunu bildirdi. Tekgöz büyük nefesler alarak sakinleşmeye çalışırken adam homurdandı.

"İzin belgeniz," dedi yaşlı adamı köşeye çekip. Gelip geçenler kendilerinden rahatsız olmasın edasıyla yapmıştı bu hareketi. "Onu çıkarın efendim."

"Niçin? Sen de kimsin!"

"Çıkarın efendim. Sahte çünkü."

Adam dalga geçercesine güldü. Tekgöz ne yapıp edip onun belgesini görmesi gerekiyordu. Bu yüzden de saçma sapan bir mazeret çıkarması şarttı. Ayrıca zaman da dardı yani adamın itiraz edecek vakti de yoktu.

"Bırak git evlat," dedi adam. "Ben kendi gözlerimle gördüm."

Son üç dakika...

"Efendim! Son dakikaya kadar koştum da geldim. Bir kez olsun çıkarın şu belgenizi de bakayım. Yoksa bırakmam."

Adam ikinci bir kez homurdandı ve en sonunda pes ederek belgeyi çıkarıp gösterdi. Tekgöz belgeyi ani bir hızla alırken gemiden de son çağrı geldi. İşte, adamın o an dikkati dağıldı ve Tekgöz'ün de bir şey yapmasına gerek kalmadı.

Bir yanılsama her şeyi halledebilirdi. Özellikle bir Bağımsızın yaptığı yanılsama ise.

Adam geri kafasını çevirmeye kalmadan Tekgöz yanılsama kağıdını adamın ellerine tutuşturdu ve bir yanlışlık olduğunu dile getirip oradan aniden uzaklaştı. Adam arkasından söylenmeye başlarken Tekgöz'ün sadece iki dakikası kalmıştı. Adam ise gemiye binemeyecekti.

Tekgöz fare gibi sıvışarak sıraya geçti ve adamın da arkadan hangi hızda gelip gelmediğini kontrol etti. Adam ağır adımlarla yürüyebildiği kadar yürürken sıra çoktan kendisine gelmişti. İşte şimdi bir dakikası kalmıştı ve iş de çoktan bitmişti.

Gerçek kağıdı gösterip sıraya geçtiğinde bu denli kolay olacağını tahmin etmiyordu. Adam fazlasıyla salaktı ve bu da kendisinin, hiç şüphesiz ki, işine gelmişti.
~

Kendisinden sonra gemiye iki kişi daha bindi ve bir daha bir başkasını da almayıp biniş süresi sona ermiş oldu. Şimdi işte şu on beş dakika süre içinde dinlenebilirdi. Zira bu kez gerçekten de soluk soluğa kalmıştı.

Ve emindi ki adam arkasından boyuna küfürler edip duruyordu.
~

Uzak kıtaya çağrılmasıyla birlikte son üç hafta içinde son hazırlıklarını yapan Tekgöz, bir bağımsızdı ve uzun zamandır da Gloria Madenleri'nde köle olarak çalışan tutsak birisiydi. Maalesef ki birileri yüzünden yakalanmış ve bir aydır da orada çalışır olmuştu. Bir ay orada yıllar boyunca çalışan işçiler için erken bir süre olabilirdi lakin kendisi için bir hayli geç olmuştu. Zira orada yediği dayakları bile hiçbir yerde yememişti.

En sonunda da daha fazla çalışmak istememiş ve pek az kişinin kaçabildiği o yerden kaçmıştı. Bu o kadar da kolay olmamıştı fakat en azından tek seferde halletmişti.
~

Akşama kadar insanları gözlemleyip bu kez düzgünce oturmaya karar verdi. Yani hiçbir şey çalmamaya, insanların üzerinde de büyü uygulamaya kara verdi. Bu zor olmuştu ama en azından birkaç saat uslu durmayı da başarmıştı.

Sonra da her zamanki hareketi olan göz bandını düzeltip o şekilde yemekhaneye indiğinde hızlıca kalabalığı taradı ve yüzünde memnun olduğu bir sırıtış belirdi. Zira bu kadar hızlı davranmasındaki ana sebep de bu yüzünde oluşturmaya çalıştığı sırıtıştı.

Masalardan birisine yaklaşıp da arkasına geçtiğinde yemekhanenin yemek sırasına bile girmedi. Onun yerine öndeki masaya kulak kesti ve hafifçe eğilip memnunca gülmeye devam etti. Sonra da ciddi bir ifadeye büründü ve öndeki masanın konuşmasına dahil oldu.

"Gloria Madenleri," dedi ilkin adamın gözlerinin içine bakarak. Sonra da kısa bir süre de olsa yanındakine göz attı ve yüzüne o daha yeniki memnuniyetini yansıtmaya başlayarak konuşmaya devam etti.

"İsminizle inliyordu efendim. Hem de büyük bir fırtınanın kopmasıyla birlikte..."




GÖNÜL IŞIĞI (YAZILIYOR)Where stories live. Discover now